DİYALOG
Diyalog : Karşılıklı konuşma. Karşılıklı söz alıp-verme.
Söz söyleme = konuşma, hem söz verme, hem de söz alma.
İlk sözü Rabbimizden aldık ve O’na söz verdik. Daha sonra, O’na verdiğimiz sözden döndük = şeytanın sözüne uyduk, şeytanın sözünü dinledik = aldık.
Bizimle ilk olarak Rabbimiz konuştu. = Bize konuşmayı Rabbimiz öğretti. = “allemehü-l beyân.” (55/4.); beyân, konuşma, söz söylemedir.
Konuşma, söz alıp-verme. Söz, taahhüt taşır; sözle, taahhüt alınır-verilir.
Rabbimizden söz alırken = Rabbimiz bize söz verirken, bize aht (= ahit, yemin, söz) verdi, bizden aht aldı.
Bu, bir sözleşmeydi. Çoğumuz (hepimiz) bu sözleşmeyi çiğnedi(k), ve şeytanla sözleşme yaptı(k) = sözleşti(k).
Ve düştü(k). = Hubût.
Tekrar çıkmak (= urûc, mî’rac) için, şeytanla yaptığımız bu sözleşmeyi tek taraflı olarak ilgâ etmek zorundayız.
Çünkü, şeytanla yaptığımız her konuşmada (= sözleşmede), nezğ ve vesvese var. Bu nezğ ve vesvese, bize huzur (= güven, emn/iyet, iman) vermiyor, vermez.
Nezğ (= نزغ), kötü düşünce, kuruntu, dürtü, evham, zan, şüphe, işkil.
Vesvese (= وسوس) de nezğ. Belki nezğ, dışarıdan; vesvese, içeriden gelir = söylenir, fısıldanır.
“Ne zaman şeytan kötü bir dürtüş (= nezğ) ile seni dürtecek olursa hemen Allah’a sığın. Kuşkusuz O, her şeyi duyandır, her şeyi bilendir.” (7/200. 41/36.)
وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Dürtü (= kötü güdü, kötü motivasyon) dışardan da içerden de gelebilir.
Dürtünün kötü olduğunu nasıl bilebiliriz?!.
Yusuf 100. âyetteki nezğ, Yusuf ile kardeşlerinin arasını açan nezğ; bu nezğ, kıskançlık.
İsrâ 53. âyetteki nezğ, kötü sözle taşınan nezğ.
Vesvese, 7/20. 20/120. 50/16 ve 114/4-5. âyetlerde geçer; iç sese karşılık olarak, fısıltı ve kötü telkin anlamında kullanılır.
Şeytan, içerden ve dışardan bize kötülük fısıldar. Dışardaki şeytan, şeytanla sözleşmiş = sözleşme (= anlaşma, mîsak) yapmış öteki; içerdeki şeytan, şeytanla sözleşmiş = sözleşme (= anlaşma, mîsak) yapmış bendir.
Soru kaynadı. Neydi soru?!. Dürtünün kötü olduğunu nasıl bilebiliriz?!.
Rabbimizle yaptığımız ilk sözleşmeyi (= konuşmayı) hatırlamadan bunu bilemeyiz.
Neydi o sözleşme (= konuşma)?!.
Elest bezmi. Elestü bi Rabbiküm?!. Kâlû : Belâ. = “Sizin Rabbiniz Ben değil miyim?!. (Dediler ki, dedik ki) : Evet.” Bu soru ve bu cevap, daha ruhlar âleminde gerçekleşti; sonra = bedenlenince, bu sözümüzden caydık, şeytana kaydık = uyduk ve ayağımız kaydı. = “feezellehüm-üş şeytân = şeytan, onları (= bizi) kaydırdı.” (2/36. 2/209. 3/155.)
Şeytan, düşürür, ayağımızı kaydırır.
Ayağa kalkmak ve düştüğümüz yere tekrar çıkmak için, İLK SÖZLEŞMEYİ hatırlamalı = Rabbimizi Allah = Allah'ı Rabbimiz bilmeliyiz.
Rab, Allah bilinince = ilk sözleşme hatırlanınca ne olur?!.
Öbür sözleşmelerin tümü iptal (= ilgâ) olur. = “Lâ ilâhe illâ, Allah.”
İLK SÖZLEŞMENİN maddeleri Kur’ân’da, temiz fıtratta, vicdanda. Kur’ân, bizi temiz fıtrata, temiz vicdana çağırır, temizler. Örnek : “Muhammed-ur Rasûlüllah.”
Her söylediğimiz Kelime-i Şehâdet bize, Rabbimizle yaptığımız o ilk sözleşmeyi hatırlatmalı, ve o sözleşmeye aykırı yaptığımız tüm sözleşmelerin yırtılıp atılmasını sağlatmalı. Aksi, taahhüt içermeyen anlamsız bir sesten, sözden ibarettir.
Rable diyaloğun anahtarı bu cümle, bu cümlede; bu cümlenin = kelime-i şehâdetin “düzgün” söylenmesinde ve gereğinin yapılmasındadır.
Yorumlar
Yorum Gönder