ŞUUR

Şa’r (شعر), saç ise, şuur (شعور) üst düzey düşünce anlamına gelir mi?!. Şuuru tanımlamak zor. Bu kelime Türkçeye anlayış, idrak, kavrayış ve bilinç diye çevriliyor. Ben bu kısa notta, “Allah yolunda öldürülenlere ölü/ler demeyin; onlar diridir ama siz şuurunda olmazsınız.” (2/154.) âyetinin sonundaki “lâ teş’urûn” kelimesine vurgu yapacağım. 

Kişi, Allah yolunda da ölse (= öldürülse), bizim için ölü/ölmüş değil mi?!. Değilmiş, biz onlara ölü diyormuşuz ama yanılıyormuşuz!. Bize, onlara “ölü”! (öldürüldü, öldü?!) demeyin, deniyor. Siz böyle söylemeye (= onlara ölü demeye) devam ederseniz, hayatın da ölümün de ne olduğunu bilmeden şuursuzca söz/ler söylemeye devam edersiniz deniyor.

155. âyeti vermeden olmaz.

“Kesinlikle (le) sizi açlık ve korkuyla, mal, can ve ürünlerden “kayba uğratarak” deniyor/imtihan ediyoruz.”

Allah yolunda ölüm/öldürülme, bir can kaybı, değil mi?!. Bu kayıp, “eninde-sonunda” olacak ama Allah yolunda ölenler ve öldürülenler kaybolmayacak ama biz onları “kayıp”! (ölü) bilmeye devam edeceğiz.

Allah yolunda nice şehîdler “öldürüldü”; biz onları “ölü görmeye” ve onlara “öldü/ler demeye” devam ediyoruz. Dilimizde mi kendimizde mi (şuurumuzda mı) bir yanlışlık var?!.

Canlılığı (= diriliği, hayatı) ne sanıyoruz?!.

...

Dilimizi, içinde yaşadığımız dünya (bu dünyanın şartları) şekillendiriyor. Kur'ân (dili), bize başka bir “dünyanın dilinden” konuşuyor, "o dünyanın dilini, bu dünyanın dili ile" ilişkilendiriyor. Bu dünyada sizin hayat diye tarif ettiğiniz hayat, “gerçek hayat” değil, diyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM