DÜZEN

Âlemde tıkır tıkır işleyen kurulu bir düzen var. Dar anlamdaki din, insanın bu düzene uygun yaşamasını ifâde eder. Böyle bakarsak, dine uygun yaşama, insanın huzur bulmasına; dine muhalefetin mahzurlu bulunması da evrensel düzenin bozulmasına karşılık gelir.

Düzen Kurucu’yu (= âlemlerin Rabbini) inkâr (= şirk), O’na çook büyük saygısızlık ve haddini bilmezlik olduğu için, onların günah ve hataları bağışlanmaz.

Düzen Kurucu’yu tasdik (= tevhîd) varsa = kişi, “Lâ ilâhe illâ-l Allah” diyorsa, ama yine de (hataen) günah ve hata işliyorsa, Düzen Kurucu Rahmân ve Rahîm’dir.

Bilerek (= taammüden, kasten) günah ve hata işlemek (ise), O’na “kafa tutmak”!, artık ben Seni tanımıyorum ve Sana isyan ediyorum, demektir.

Din, Rahmân ve Rahîm olan Allah’a (= Bismillahirrahmanirrahim) teslimiyetin (= İslâm) adıdır. 

“Kim İslam'dan başka bir din seçerse, bilsin ki o din ondan aslâ kabul edilmeyecektir ve o ahirette hüsrana uğrayacaktır.” (3/85.)

İnsan hayatında kurulması umulan âdil düzen, sadece İslâm’la = âlemlerin Rabbine teslimiyetle mümkün; İslâm dışı düzenlerin, ki hepsi şirk düzenidir, kâinattaki (= âlemdeki) düzenle (= dinle) uyumları mümkün değildir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM