ALLAH

Biz, “Allah” derken, Allah İsmini mi, O İsmin müsemmâsını mı, yoksa ikisini de mi kast ediyoruz?!.

Allah İsminin müsemmâsını tam ve mükemmel olarak sadece Allah bilir.

Müsemmâ, ismin karşılığı olan şey veya kimse demektir. Benim ismim Hasan, ama ben Hasan değilim; bana Hüseyin ismi de verilebilirdi. İsim, dilsel bişey. Dil, lafızlardan (= harflerden) oluşur; harflerin, lafızların işaret ettiği bir “anlam” (= mâhiyet) vardır; buna da müsemmâ denir.

Allah İsminin de bir “anlamı” (= mâhiyeti) vardır. Allah’ın Varlığı ile Allah İsminin Varlığı “aynı” değildir. Allah İsmi, Allah’ın dildeki Varlığıdır; O’nun “gerçek”! Varlığı, dildeki varlığı gibi değildir.

Allah’ın “gerçek”! Varlığını(n mâhiyetini) bizim bilmemiz mümkün değildir ama biz, kendi varlığımızdan hareketle O’nun Varlığına dair bir “fikre” (= kanaate) ulaşabiliriz.

Bizim varlığımız, O’nun Varlığına bağlıdır. Biz, madde ve sûretten oluşan varlıklarız. O ise, SAF (= katıksız) VARLIK’tır, O’nun Varlığı madde ve sûretten oluşmaz. Madde ve sûretten oluşmayan varlığı (varlıkları), aklın kavraması zordur. 

Allah’ın Varlığı, her varlığa varlık veren bir Varlık’tır. (= Yaratma ve yaşatma.) Allah, yarattığı varlıklardan “elini” (= inayetini, lütfunu) çekerse, onlar “yok” olur. “... küllü şeyin hélikün illâ Veche...” (28/88.)

O, bizi var kılmasa ve varlığımızı sürdürmemiz için yaratmaya devam etmese, biz var olamaz ve varlığımızı sürdüremeyiz. = “... külle yevmin Hüve fî şe’n.” (55/29.)

Zerreden kürreye herkes ve her şey, O’na muhtaç; O, âlemlerin Rabbi; O, arşı kuşatmıştır. = “Er-Rahmân-u alel arş-istevâ.” (20/5.)

“Allah İsminden Allah’a = O İsmin Müsemmasına intikal edebilmenin imkânı”!, her insan için mümkün, ama “bu imkânın miktarı”!, herkeste aynı düzeyde olmaz ve bu “miktar”!, aslâ tüketilemez; bunun en yüksek düzeyi, Efendimizdedir. Burada (= bu dünyada), “bu imkânın ucunu” yakalayanlar, cennette bu yolculuklarına devam edecekler ve onları Rıza hep “meşgul” edecek, onların canı hiiiç sıkılmayacak; burada böyle bir derdi olmayanlar ise, ötede çook büyük pişmanlıklar yaşayacak ve büyük acılar çekeceklerdir.

İsimden müsemmâya intikal edemeyenler, burada da O’nun dediğini yapmakta (= O’na kulluk yapmakta) zorlanırlar.

...

Şerh : Saf varlığı hava (= ruh, rıyh) gibi düşünebilir, tasavvur edebiliriz. Havanın bir maddesi olsa da bir şekli (= sûreti) yoktur; hava, her şeye çok kolay nüfuz eder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM