SEÇİM

Seçim, bilgi ve irade işidir. Bilmek de irade etmek de belli oranda bir kudreti de gerektirir.

Seçimde, seçen ve seçilen vardır. Siyasî seçimlerimiz gibi, birilerinin seçtiğini seçmemiz, gerçek bir seçim değildir. Özgür seçime, dış müdahale olmaz; olursa, o seçim, seçim olmaz.

Onu değil de bunu yapmak da bir seçimdir. İnsan, iyi olanı da kötü olanı da seçebilir, bu konuda özgürdür, dinde zorlama yoktur.

Seçimlerimiz, doğru bilgilere dayanmazsa, yanlış seçimler yapabiliriz.

Seçme (= seçim) için, birden çok (en az iki, bir çok) alternatifin olması gerekir ki, onların içinden en iyisini seçebilelim.

...

Allah da seçer. O da İlim, İrade ve Kudret sahibidir. O’nun seçtiklerine Rasül (= Elçi) ve Nebî diyoruz. O, Rasül (= Elçi) ve Nebîlerini meleklerden ve insanlardan seçer. (Bknz. 22/75.)

Istıfâ (= اصطفى) da ihtiyar (= اختيار) da seçmedir.

Bizler bile seçimlerimizi keyfî/rastgele yapmazken, Allah keyfî/rastgele seçim yapar mı, seçtiği kişide bazı (= mükemmel) özellikler aramaz mı?!.

Bu soruyu şu şekilde de sorabilirim. Birileri tarafından seçilmeyi isteyen, onların seçmesi için kendini hazırlamaz, kendini belli nitelik/özelliklerle donatmaz mı?!.

Veya, Seçilen Rasüller (= Elçiler) ve Nebîler, Kendilerini seçime hazırlamadan seçilebilirler mi?!.

Allah-u A’lem, ıstıfâda (= اصطفى), seçilenin seçime hazırlanması; ihtiyarda (= اختيار), seçenin seçim yapması daha baskın gibi duruyor.

Allah (c.c.), 20/Tâ-Hâ Sûresi 13. âyette Mûsâ (a.s.) ile konuşurken, “ve Ene-htartüke” diyor, ihtiyar kelimesini kullanıyor.

...

Seçim, “her kademe görev için” yapılır, yapılıyor; seçilemeyenlerin (= bir işe yaramayanların) vay hâline!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM