EĞİTİM-ÖĞRETİM

Okulların açılmasına çok az bir süre kaldı, eğitim-öğretim başlayacak. Çocuklarımıza ne öğreteceğiz, onları nasıl eğiteceğiz?!.

Öğretim, zihnî (= fikrî, teorik); eğitim, ahlâkî (= amelî, pratik) ama ikisi aslâ birbirinden ayrılmaz. Zihnî (= fikrî, teorik) eğitim, bilme, sorgulama, niçin ve neden sorularını sorma; ahlâkî (= amelî, pratik) öğretim, yapma, nasıl yapılacağına dair yetenek geliştirme iledir.

Eğitim-öğretim için, eğitici-öğretici (= hoca), eğitim malzemesi (= kitap, birikim) şart. Örgün eğitim, okullarda; yaygın eğitim ise, hayatta (= hayatın içinde) verilir.

Eğitim müfredatımızı kim, neye göre belirliyor ve “yetişmiş” hocalar ne şekilde (nasıl) yetişmiş?!. Bu soruyu şu şekilde de sorabilirim : Eğitimi “millî”! kılan ne?!.

Büyük ölçüde zamanın ruhu (= zeitgeist).

Pekiî, zamanın ruhu (= zeitgeist) “kâmil/mükemmel insanın” yetişmesi için uygun mu?!.

Zaman, çoğumuz için hayatta kalmayı (= temel ihtiyaçların teminini); çok azımız için iyi (= rahat, konforlu) yaşamayı öngörüyor. Zamana egemen olanlar, zamanın ruhunu (= zeitgeisti) sorgulayacak insanın yetişmesine müsaade etmiyorlar.

Cumhuriyet Türkiye’sinde (bile) aklî ilimler için batı; naklî (= dînî) ilimler için “ılımlı, devlete bağlı sünnî İslâm’ı” temsil eden Ehl-i Sünnet yorumu esas alınıyor. Daha önceki dînî eğitim vizyonlarını belirleyenler de hâkim güç olan devlet/ler. Ezheri, Nizamiye Medreselerini, Osmanlı Medreselerini, İlâhiyat Fakültelerini, Diyaneti, İmam-Hatip Liselerini (Okullarını) devlet/ler kurmuştu. 

Rahmetli Âkif’e ve Elmalılı Hamdi Yazır’a 1925’de Kur'ân meali ve tefsiri yaptırılırken Diyanetin bütçesinden 12.000 TL ödenek ayrılır; meal, Mehmet Âkif’e (Âkif sonradan vazgeçmiştir); tefsir, Elmalılı’ya verilir ve onunla bir sözleşme yapılır. O sözleşmenin 5. maddenin (e) fıkrasında Ehl-i Sünnet anlayışına uygunluk şartı konulur... Âkif de Elmalılı da İttihat ve Terakkî’yi desteklemişler, Abdülhamid’e (“istibdada”!) karşı çıkmışlardır... 

Ankara Üniversitesi DTCF, Siyasal, Hukuk, İlâhiyat, vb. fakülteler kurulurken Avrupa’da eğitilmiş ve Nazi zulmünden kaçmış Yahudi hocalar eğitim vermiştir. 1924’deki Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1933’de Üniversite reformu, eğitimi zamanın ruhuna uygun kılma, devlete sadık yurttaş yetiştirme projeleridir. 

Türklerde devlet kutsaldır. Ehl-i Sünnet anlayışı, devleti idare edenler zalim de olsa, itaati esas alır; devlete rengini veren “şeyin” (= ideolojinin) sorgulanmasına tahammül etmez.

...

Eğitim-öğretimi devlet belirlemeyecek de kim belirleyecek; devlet belirlemezse, çok başlılık ve kaos olur, elbette devlet belirleyecek, denebilir.

Çocuk yaştaki “boş zihinlere” belli bir format çekince, onların artık eleştirel düşünmesi zorlaşır. Eleştiri olmayınca da doğru (= hakikat) bulunmaz. 

“Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.” = Hakikat güneşi, fikirlerin çarpışmasından doğar. (Namık Kemal) Fikirler çarpışmazsa, insanlar ve hayatlar tek-tipleşir. Küreselleşme, tek-tip insan yetiştirme projesidir.

Hoş, küresel insanın derdi, hakikat derdi değil; onu, küreye egemenler geçim derdi ile baş başa bırakmışlardır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM