ZAMAN ve BEN

Buradaki ben, sadece ben değil, sen, siz, hepimiz. Zaman, bizsiz yok. Zamanı algılayan bizleriz, bizler zamanda (ve mekânda) yaşarız. Bu yaşantımızın öncesine, geçmiş zaman; ânına şimdiki zaman; sonrasına gelecek zaman, diyoruz.

Psikolojinin ‘kurucu babası’ sayılan Freud, (psikoloji) sistemini (analitik psikolojiyi) geçmiş zamanımıza; onun asistanı Jung, şimdiki zamanımıza (= içinde yaşadığımız kültüre) göre kurar. Oysa (akıllı) insan, tüm yapıp-etmelerini (= planlamalarını) “geleceğ(in)e göre” kurar. Modern psikoloji, geleceği (âhireti) devre dışı tuttuğu için, insanı “yarım-yamalak” tanır.

Hayatın çeşitli badirelerini (= iyi-kötü hâllerini) yaşamış (inançsız veya inancı zayıf yaşlı) insanlara : bu hayat size ne/neyi öğretti? diye sorun; alacağınız cevap, büyük oranda “boş ya da hiçbişey”! olacaktır.

Sonu boş olan, sonunda hiçbir şey elde edilmeyen bir hayat, yaşanmaya değer midir?!.

Hayatı anlamlı kılan (= kılacak olan), gelecektir. İnançsız veya inancı zayıf yaşlı insanlar, geleceklerini “karanlık” görürler.  Geleceğe şimdide hazırlanılır. Şimdi geçince, geçmiş olur. Bugün, geçmişte (= dünde) gelecekti; geldi; şimdi oldu. Şimdi de geçmiş (= dün) olacak; ama gelecek, hep var olacak.

Allah-u Alem, ölünce her ân (= her zaman) şimdi olacak; geçmiş ve gelecek olmayacak. (Veya zaman duracak! = ebedîleşecek. Sevincimiz de acımız da hiiç geçmeyecek, bitmeyecek!. Gelecek diye bir umudumuz olmayacak, kalmayacak. = Bu sevincim veya bu acım, gelecekte sona erer mi diye bir endişe ve umudumuz olmayacak!.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM