YANLIŞ HESAP

Yapılan “kâr-zarar” hesabının tutmaması, zarar edilmesi, sonucun yanlış çıkması. Meselâ, kâr edeceğiz diye bişey (ev, araba, arsa, vs.) alırız; yaptığımız hesaplar yanlış çıkar, zarar ederiz.

Hesaplar neden yanlış çıkar?!.

Bilgisizlikten = cehâletten. Toplamayı bilmezsek, 19 ilâ 13’ü toplayamayız.

Unutmaktan veya hata etmekten. Elde var 1’i unutursak, 19 ilâ 13’ün toplamını 22 çıkarırız.

Cehl-i mürekkepten. Bilmiyorsak, öğreniriz ama öğrenmek istemiyorsak, câhil kalırız. Adam bilmiyor ama bildiğini iddia ediyor, düşünüyorsa (= sanıyorsa) ona, cehl-i mürekkep denir. Bu adamın doğru bildiği yanlış; yanlış bildiği doğru çıkar ve çoğu zaman hata yapar.

...

Bu durum dînî bilgi için de geçerlidir. Adam, samimî bir dindar ama cahil, öğrenir veya bilen birini taklit eder. Bildiği hâlde unutmuş veya hata yapmışsa, hatırlayınca hâlini düzeltir. “Rabbenâ lâ tüâhiznâ in nesînâ ev e’ta’nâ...” (2/286)

Bilmediği hâlde bildiğini iddia ediyorsa, bu adam için yapacak bişey yoktur; onun doğruları yanlış, yanlışları doğru, hesapları çoğu zaman hatalıdır.

Bir de, yanlışı doğru bilen, onda (= yanlışta) ısrar edenler var. En tehlikeli olanlar bunlar. 

Bunlar kimler?!.

Bunları 43/Zuhruf, 36 ve 37. âyetler tarif ediyor. “Kim, Rahmân’ın zikrinden (= Rahmân’ı zikirden) yüz çevirirse (= Rahmân’ın zikrini = Rahmân’ı görmemezlikten gelirse), Biz ona, bir şeytan musallat ederiz (= nugayyız lehû şeytânen), o, onun dostu/yakın arkadaşı (= qarîn) olur. O şeytan onu yoldan çıkardığı hâlde, o kendinin doğru yolda (= mühtedî) olduğunu hesap eder (= yehsebûne).” (43/36-37) Meallerde sanar/zanneder anlamı verilmiş, oysa âyette hesap etmek fiili, yehsebûne, kullanılmış.

Ne diyor bu âyet, bu adamlar için?!. Yanlış yoldalar (= sapıklar) ama doğru yolda (= hidayet üzere) olduklarını hesap ediyorlar. = Hesap yapıyorlar, yanlış; ama yaptıkları yanlış hesabın doğru olduğuna inanıyorlar. Hesabınız yanlış diyenlere kulak vermiyorlar. Kime kulak veriyorlar?!. Şeytana = kötü karakterlerine, bozuk tiynetlerine; kendileri gibi kötü insanlara. Çünkü onlarla dostlar, onlarla arkadaşlar (= karîn), yoldaşlar. 

Pekiî, bunlar için çıkış yolu (= panzehir, tedavi) ne?!. Zikir. Çünkü onlar, Rahmân’ın zikrinden (= Rahmân’ı zikirden) yüz çevirdikleri için bu hâle geldiler. 

Nasıl, hesap yapmayı bilmeyen öğrenir; çok hesap yaparak hesapta uzman olur, hatasını azaltırsa; zikir de aynıdır. Zikir, önce Zikredilen’e inanmak, sonra O’nu sürekli hatırlamak, sonra da hatırlatmaktır. Zikir, Zikredilen’in dediğini yapmaktır.

Hatırlatan, kendisi hatırlamadan hatırlatamaz. Hatırlamak da hatırlatmak da zikirdir (zikr, tezekkür). Çok az hatırlayanın, sözgelimi günde beş vakit (!), hata yapma riski yüksektir. Çook hatırlayanın (= sabah-akşam, gece-gündüz = her zaman), hata yapma riski düşüktür.

Başka işimiz-gücümüz yok mu, hep zikir mi edeceğiz?!.

Hesaplarımızın yanlış çıkmasını istemiyorsak, EVET. Her işimizi zikir (ediyor) gibi O’nu hatırlayarak (hatırlatarak) yapacağız.

Eğer, “... bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.” (16/43)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM