GÖRMEK

Görmek için : Gören (göz), görülen ve ışık şart. Karanlıkta bişey görülmez. Ortalık aydınlıksa (= nurlu ise) ama önümüzde engeller (= perdeler, duvarlar, vs.) varsa, onları ya kaldırmak ya da bir “pencere” açmak gerekir.

Göz, bedenin penceresidir. 

İnsanda, kafa gözünün yanında akıl gözü, gönül (kalp) gözü de vardır. Kafa gözü ile görenler, akıl gözü ile; akıl gözü ile görenler, (kalp) gözü ile göremezler. Kalp (gönül) gözü ile görenler, akıl gözü ile de kafa gözü ile de görebilirler.

Akıl gözü ile görmek için “bilgi”; gönül (kalp) gözü ile görmek için “iman” şarttır. Bilgi ve iman, nurdur. Bilginin nuru ile imanın nuru kardeştir ama ikisi “bir ve aynı” değildir. 

“Allah, göklerin ve yerin Nûr’udur...” (24/35.)

“Sen, Rabbinin hükmüne (hükmünü) sabret (bekle)!. Gözlerimizin önündesin. (Biz, her zaman seni görüyor-gözetiyoruz.) Her (bir işe) kalkışında (= hıyne teqûm) Rabbini hamd ile tesbih et.” (52/48.)

“Rabbin Gözleri”!, her ân her şeyi görür. O’na hiçbir engel yoktur, O, Saf/Pür Nûr’dur, O’na karanlık bişey olamaz.

Kafa, akıl ve kalp (gönül) gözümüzdeki perdeleri (= ekinne, gişâe) kaldırmadan veya onlara görebilecekleri yeni pencereler açmadan çoğu şeyi göremeyiz; kafa gözünün gördükleri ile yetiniriz.

Görmek, sadece maddeye bürünmüş sûreti (şekli) görmek değil, o sûretin (şeklin) anlamını (künhünü) kavramak = bilmektir. Görmek, varlığı var edene inanmak (= iman etmek, güvenmek) ve O’na teslim (= İslâm) olarak, O’nun dediğini yapmaktır. 

Bilgi ve iman olmazsa, bütün görünenler, birer iskelettir. Görünenlerdeki ruhu (= nuru, anlamı) görmenin yolu, bilmeden ve inanmadan geçer.

Akıl ve iman, nurdur. Akıl, bu Nûr ile bilir; kalp (gönül) bu Nûr ile iman eder. Bu Nûr'dan nasipsizler = bu Nûr ile bağını/bağlantısını koparanlar, (derece derece) karanlıkta = zulümâttadır, onlar serap görürler. (Bknz. 24/39)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM