ŞÜKÜR = ŞÜKR

Sınanma yazımda, varlıktaki (bolluktaki) kulluk, şükürle; darlıktaki (yokluktaki) kulluk, sabırla kazanılır; demem, “yanlış”, yanlış olmasa da eksik anlaşılmış; şerh (açıklama) zorunlu hâle geldi.

Şükür, verilen nimete sadece “sözlü teşekkür” (= Elhamdülillah demek) değil; verileni vermektir, verdikçe biriktirmek değil. 

Verilen sağlıksa, bu sağlığı doğru yerde kullanmak (= hastaya bakmak, helâl kazanmak, doğru işler yapmak)...

Verilen malsa/paraysa, bu malı/parayı ihtiyacı olanlarla paylaşmak (= infak)... malı/parayı da kalbi/gönlü de temizlemek (= zekât)... mal birikince, gönül/kalp kirlenir.

(Vermenin ölçüsü nedir? Bu, ictihadî bir meseledir. Bunu zamanın müctehidleri toplumunun ekonomik düzeyine göre belirlerler. Biz, eski ictihadı esas alalım, 1/40 = 2.5/100... Aylık 10.000 TL altı fakir sayılırsa (bu da ictihadîdir), 100 lirada 2.5 lira. Ayda 100.000 TL gelir varsa 2.500 TL. 25.000 varsa 625 TL bu insanlara verilmeli.)

Verilen bilgi ise, sevgi ise, bu da paylaşılmalı. İnsanların bilgiye ve sevgiye olan ihtiyacı paradan az mı?!. Tabiî ki önce para (= temel ihtiyaçlar) ama bilgisiz ve sevgisiz (kazanılan ve harcanan) para/mal, bombadan da tehlikelidir.

Hâlısı kelâm, şükür, verdikçe biriktirmek (yığmak) değil, verdikçe vermektir. Şükrün zevki, biriktirmede değil, vermededir.

“Allah’ın sana verdikleri ile ahiret yurdunu elde etmeye çalış. Ve dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilikte bulunduğu gibi, sen de insanlara iyilikte bulun. Ve yeryüzünde bozgunculuk yapma. Allah, bozguncuları sevmez.”

وَابْتَغِ ف۪يمَٓا اٰتٰيكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَص۪يبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَٓا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ

28/Kasas, 77.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM