SIR

Açıklanması istenmeyen = gizli (= gizemli) kalması istenen şey. Sırlamak, örtmek. Sırlı cam = ayna, arkasını göstermez, kendine yansıyan görüntüyü geri verir.

Pekiî, hakikat bir sır mıdır, sır olarak kalmalı mıdır?!. Hayır ama hakikat, gerçekten sırlıdır, hatta esrarlıdır (= çok katmanlı sırla kaplıdır); onun sırrı çözülmeden, ona ulaşılamaz. Bu sırları çözmek, insanı yorar ama bu yorgunluk aynı zamanda insana çook büyük keyif verir. (= bilmek kadar keyif veren bişey yoktur!.)

Hafî (= خفى) kelimesinin ism-i tafdili ehfâ, gizli sır demek. (Bknz. 20/7) Sürûr veya mesrûr ise sevinç; taht anlamı da var. Sanki, sır ile sürûr kardeş; sırrı yakalayan, mesrûr oluyor gibi.

Pekiî sırrı fâş (= ifşâ) eden?!.

Ehlini bulursa, onu da mesrûr ediyor. = sır, “saklayana” (ehline, onu saklayabilene) verilir. Buradaki saklama, kıymetini bilmedir, biriktirme = tutma değil. Kişi, sırrın ehlini bulamaz da verirse, “büyük günaha”! girer = o sırrı değersizleştirir; çünkü sır, çook değerli bişeydir.

...

Blogda 2170 yazı yazdım; bunların hiçbiri sır değildi ama bir sırrın varlığına işaretti. Bundan sonraki yazıların “sır sınırına” geldiğine kanaat getirdim ve bundan sonra bloga/buraya, bence “sır niteliği” taşıyan yazılar yazmayacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM