BİLMEK, BİLİNDİĞİNİ BİLMEKTİR.
Blogun adı : #bilmekisteyenlericin.blogspot.com
Her şeyi bilmemiz mümkün değil, bizler ilâh değiliz. Ayrıca, tüm bilgilerimiz “kesin de” değil. Bizden istenen, dinin zarûrât-ı diniyye dediği bilgiler. Nedir bunlar?!. İçinde bizlerin de olduğu varlığı yaratan Bir’inin olduğu. O’nun varlıkta bir düzen (= din/sistem) kurduğu. O’nun, bu düzene uyanları ödüllendireceği; uymayanları cezalandırılacağı ve her şeyimizi (her ânımızı) bildiği; eninde-sonunda O’nun Huzuruna varacağımız ve hesaba çekileceğimiz...
Blogun son yazısını, bilmeye sınır koyan; ve bilmeyi, bilinme olarak gören bir yazı ile bitirmek istedim.
...
Din (ilâhiyat ve ahlâk) eğitimimiz, Allah’ı bilmeye (= ma’rifetullaha) yönelik. Allah (c.c.), bizim tarafımızdan aslâ “tam olarak bilinebilen”! bir Varlık değil. Onun için din eğitimi, O’nun dinini (= dînî kurallarını = emirlerini) bilmeye, ona göre yaşamaya ve dâimî olarak O’nun tarafından bilindiğimizi bilmeye yönelik olmalı.
Tekrar ediyorum, insanın, Allah gibi her şeyi bilmesi mümkün değil. Allah bizden “(mutlak) bilgi” değil, taqvâ istiyor. Taqvâ, kalbin (gönlün) bilgisidir.
...
Taqvâ nedir?!.
Bu tanım biraz “itici”!. Allah, “korkulacak” bir Varlık değil.
Taqvâ tanımında ille de bir korku bulunacaksa, “bence”! bu tanım şöyle olmalı : Taqvâ : Allah’ın emir ve yasaklarına (= dinine) göre bir hayat yaşanmadığında başa geleceklerden korkma.
Taqvâlı olmak, #Allah’ın her şeyimizi bildiğini (gördüğünü) bilmek (görmek) ve ona göre bir hayat yaşamaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder