KENDİNİ BİLMEK

Kendini bilmekteki amaç, Rabbi bilmektir. Rabbi bilmek de, Rabbin emrine (= zikrine) göre bir hayat sürmektir. Dünya ve âhiret mutluluğu, ancak ve ancak böyle kazanılır.

Kişi kendini nasıl bilir?!.

Rabbini “bilince”; buradaki bilme, “tam bir bilme”! değil, belki hissetme!.

Bu yargıya nasıl vardım?!.

Zümer Sûresinin 22. ve 23. âyetlerinden.

“Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı kimse, Rabbinden bir ışık (= nûr) üzerinde olmaz mı?!. Öyleyse Allah’ın öğütlerine (= zikrine) karşı kalpleri katılaşmış (kâsiyeti kulûbühüm) olanlara yazıklar olsun!. İşte onlar, apaçık bir sapkınlık içindedirler.” (39/22.)

“Allah, hadisin (sözün) en güzelini (= ahsenel hadìs); muteşabih ve ikişerli bir kitap halinde indirdi. Ondan, Rablerine karşı içtenlikli saygısı olanların tüyleri (= ciltleri/derileri) ürperir. (= tekşairru minhu cülûd’üllezine yeahşevne rabbehüm.) Ardından da benlikleri ve kalpleri Allah'ın öğüdü = zikri ile huzura kavuşur. (sümme telînu cülûdühüm ve kulûbühüm ilâ zikrillah.) İşte bu, Allah’ın doğru yolu gösteren kılavuzudur. Onunla hak edeni doğru yola iletir; Allah, kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık ona doğru yolu gösteren bulunamaz.” (39/23.)

Tekşairru kelimesine mealler (ve tefsirler) ürperme, titreme demişler. Ürperme ve titremeyi karşılayan bir başka kelime daha var Kitâb’ta : VCL = وجل  (Bknz. 8/2. 15/53. 22/35. 23/60.)

Tekşairru’nun kökü, ikşearra; tabiri caizse "kaşarlanma"! = pişme. 

Telìnu (تلين), yumuşama; kökü, leyn (لين). Kavl-i leyyin = Yumuşak söz. (Bknz. 20/44.)

22. âyetteki kâsiyet (قاسية) = katılaşma, 23. âyetteki yumuşama (تلين) ...; katılaşınca yumuşama, yumuşayınca da tekrar katılaşma!... sonra da "kaşarlaşma"! = tekşairru = pişme!.

Kalpler niye katılaşır?!. Üzülünce, insanın başına kötü ve acı bişey gelince.

Kalpler niye yumuşar?!. Sevinince, sevinçli veya neşeli bişeyle karşılaşınca.

Sürekli üzülünce isyan eden; sevinince sürekli şükreden kişinin kalbi “kaşarlanmaz”! = pişmez; olsa olsa gevşer = laçkalaşır, (= gerilir/büzülür-açılır, atar.); böyle bir kalp, “atarken” ürpermez. Çünkü, kendini de Rabbini de bilmez, ve Rabbinin Zikrini (= Emrini) duyunca “titremez”!.

Sadece, "zikir ehlinin" kalpleri titrer. Bu yüzden, sadece "zikir ehline" soru sorulur.

“Gerçek Mü’minler o kimselerdir ki, Allah anıldığı (= onlara Allah hatırlatıldığı = zükirallahu) zaman kalpleri ürperir, onlara Allah’ın âyetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır ve onlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (8/2.)

Onlar, kendilerini bildikleri sürece, Rableri olan Allah’ı hiç unutmazlar ki!.

Herşeyde, herkeste O’nun işaretlerini (âyetlerini) görürler = okurlar ve herhâlde O’na şükrederler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ