KİTÂB BAĞLAMINDA ANLAMA
Ben, genelde anlamayı kelimelerin etimolojik köklerine dayandırma eğilimindeyim. Ama son zamanlarda bunun yeterli olmadığını da anladım. Neredeyse yazının hiç olmadığı (kullanılmadığı) bir kültürde (toplumda) Kitâb kelimesi, ne anlama gelir?!. Bu soru kafamı kurcaladı.
Kitâb, KTB (كتب)’nin bir formu. KTB (كتب)’yi biz bugün yazı yazma olarak, kitabı da yazı formu olarak kullanıyoruz. O gün (610-632) bu kelime (= KTB) ne anlamda kullanılıyordu?!. Henüz ortada yazılı bir Kitâb yoktu. Dolayısıyla, Kitâb kelimesini anlamak için etimoloji de yetersiz.
Pekiî ne yapmalıyız?!.
O günün sosyal/toplumsal bağlamına (= kültürel paradigmasına) baş vurmalıyız. Neydi o günün sosyal/toplumsal bağlamı (= kültürel paradigması)?!. = Onlar, Kitâb deyince neyi anlıyorlardı?!.
Bütüncül (= derlenip toparlanmış, bir araya getirilmiş) yargıyı = hükmü, temel yasaları, ilkeleri; yazılı bir metni değil.
Bu bize neyi gösterir = öğretir?!.
Anlamanın salt kelimede/kelimelerde değil, yaşanan hayatın (kültürün) içinde şekillendiğini. Bu yüzden bugün de Kitâb’ı anlamak, içinde yaşadığımız hayattan (kültürden) kopuk olamaz. Kur’ân’ın hayat Kitâb’ı = rehberi olması “belki de”! bu yüzden. Kur’ân’ı, düne bakarak bugüne taşımak, hayatları (hayatlarda yaşanan sorunları) karşılaştırmakla mümkün. Aksi hâlde, “tam anlama”! (= yakın anlama) gerçekleşmez, “anlam oyunu”! oynamayı sürdürür, Kur’ân hakkında devasa bir külliyat (literatür) oluşturmanın ötesine geçemeyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder