FERT ve TOPLUM
Fert : Kişi, şahıs, birey. Toplum : Bu kişilerin, şahısların, bireylerin oluşturduğu topluluk.
Toplum, homojen mi?!.
Uyumlu bir toplum homojendir. Eğer bir toplumda uyum yoksa, düşük yoğunluklu da olsa bir çatışma varsa, o toplum heterojendir.
Aynı düşünen ve aynı hedef (gaye) için bir araya gelen fertlerin oluşturduğu toplum homojen; farklı düşünen ve farklı hedef (gaye) için bir araya gelen fertlerin oluşturduğu toplum da heterojendir.
Soru şu : Müslüman fertlerden oluşan bir toplumda gayri müslimler; gayri müslim bir toplumda Müslüman fertler nasıl dururlar?!. Bu soruyu, herhangi bir tarafa değer yüklemesi yapmadan bir anolojiye (benzetmeye) dönüştürerek de sorayım. Taraflardan biri kendini “temiz”; öteki tarafı “pis” addediyorsa, temizle pis karışınca ne olur?!. Bir adım daha atayım. Bir kova temiz suya bir kaşık, hadi bir damla, pis su karışsa, o kovanın suyu temiz kalır mı?!. Soruyu ters çevirerek de sorayım. Bir kova pis suya, bir kaşık, hadi bir damla, temiz su karışsa, o bir kaşık veya bir damla temiz su da pislenmez mi?!.
Zor soru.
Toplum içindeki fertler, suyun içindeki damlalar gibi (organik) değil, diyebilirsiniz. Haklısınız.
O zaman bi soru daha. Kirli/pis bir toplumda iyi bir Müslüman olmak, ne olmaktır?!.
Ben cevap vereyim.
Kirden/pislikten kurtulmak, arınmaktır.
Çünkü şirk, pislik; Tevhîd, temizliktir. (Bknz. 9/28.)
Müslüman adam, pislikten rahatsız olan ve kendine yeni bir habitat (= yaşam alanı, toplumsal alan) arayan adamdır. Bu habitattan (= yaşam alanından, toplumsal alandan) çıkmadan/ayrılmadan Müslüman olmak ve Müslüman kalmak mümkün değildir.
Bunun, özellikle bu devirde çok zor olduğu, ve kişiyi “yalnızlığa ve çaresizliğe” ittiği söylenebilir; veya toplum kirli/pis değil ki de denebilir.
Kitâb, Elçilerin dilinden kirli/pis (= müşrik) bir toplumdan kopuşun şart olduğunu söyler. Kimse Müslüman olmasa da “Ben Müslümanların ilkiyim. = ve ene evvel-ül müslimîn”. Kimse Müslüman olmasa (= Allah’a/Allah’ın dinine teslim olmasa) da “Bana Müslümanların ilki olmam emredildi. = ve ümirtü lien ekûne evvel-el müslimîn.” (Bknz. 6/11. 6/163. 7/143. 26/51. 39/12. 43/81.)
Şirk habitatı (= toplumu, düzeni) ciddî (= samîmî) bir Müslümanı bünyesinde zaten barındırmaz. Ciddî (= samîmî) ve temiz kalmak isteyen bir Müslüman da o bünyede zaten barınamaz. Hicret budur. Hicret, “yeni ve temiz” bir habitat (toplum) arayışıdır.
Fıkhın ilk konusu temizlik, temizlik de su ile. Bugün, “temiz su” bulmak zor, her yerin suyu (= her toplum) kirli, denilebilir. Henüz atmosfer kirli değil, “gökten yağan” yağmur (rahmet), hâlâ temiz. Müslümanlar kendi havuzlarını yapana (= kendi toplumlarını kurana) kadar mevcut “şebeke” suyuyla değil, bu “yağmur suyuyla (rahmetle)” idare etmek zorundalar; bu suyu “gönül rahatlığı ile” “şebeke” suyuna kattıkları ân, suları (kendileri) kirlenir.
“Siz, hayra çağıran, ma’rufu yapıp telkin eden, münkeri engelleyen bir topluluk olun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (3/104.)
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
İlk Müslümanlar gibi “kurucu neslin” omuzlarındaki yük/sorumluluk, her zaman ağırdır. Bizler, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuş “tülekâlara” benziyoruz.
İslâm toplumunda “bu tülekâların” sayısı artınca, önce toplum “sulandı” = toplumun o güçlü yapısı çözüldü; sonra da Pers, Hint ve Yunan etkisi ile tamamen kirlendi.
“Allah, pisi temizden ayırmadan Mü’minleri içinde bulundukları durumda bırakmaz.” (Bknz. 3/179.)
“Dezenfektan”, Kelime-i Şehâdet. Bu kelimenin ne işe yaradığını bilerek söyleyenler, temiz olmak ve temiz kalmak isteyenlerdir. Kelime-i Şehâdet, livâ-ül hamd sancağıdır. Bugün burada (bu dünyada), Hz. Muhammed (s.a.v.)’in rehberliğinde bu sancağın altında toplanarak temiz bir toplum kuramayalar, âhirette bu sancağın altında toplanamazlar.
Yine de umut, fakirin ekmeği. Ekmeğin arslanın midesine yerleştirildiği siyasal ve ekonomik bir düzende umut etmeye devam edelim, belki bi ekmek de bize düşer.
Heterojen bir toplumda “temiz olmayı ve temiz kalmayı” isteyenler rûhen (= fikren) ve fiîlen kendilerini BELLİ etmezlerse, temiz bir toplum (= habitat) aslâ kurulamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder