SORMAK
Sormak :
Soru sorarak bilgi istemek.
Sorumlu ve bilgili olmak. Bu (iş), benden sorulur.
Emmek. Emmenin hem olumlu hem de olumsuz anlamı var. Şeker veya sormuk soruyor. Kanını soruyor = sömürüyor.
Sormadan bilgilenemeyiz; çünkü her şeyi bilemeyiz. “Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun!.” (16/43.)
Niye bilenlere (= âlimlere) değil de zikir ehline?!.
Bu sorunun cevabı, bi sonraki yazıda.
Bilme, kendini bilmedir; kendini bilme de Rabbini bilme. = "men arefe nefsehû fekad arefe rabbehû." (Hadis)
Sorma, (bilmenin yanında) aynı zamanda bilineni sindirmedir. Önce, sorarak bilgi edinilir; sonra da bu bilgi sindirilir. Sindirilmezse, “karın = kafa ve gönül ağrısı” yapar. Bu yüzden “sindirebileceğimiz” soruları sormalı; sorularımızın düzeyini kendi (bilgi) düzeyimize göre iyi (doğru) ayarlamalıyız; bileni, “sömürmek = sormak” için soru sormamalıyız.
Kendine ve başkalarına hiç soru sormayan adam, müstağnî (= ihtiyaçsız, tok!) adamdır. Oysa TEK TOK (= SAMED) olan Varlık, ALLAH’tır. Bu yüzden Allah “bulunana = bilinene”! kadar, sorular (soru sormalar) da bitmez.
Pekiî, Allah “bulunabilir = bilinebilir” mi; “bulununca bilinenince” her şey bitmez mi?!.
Biter.
Ve, aranacak = sorulacak = bilinecek hiçbişey (= kimse) kalmaz.
Burada bizim görevimiz (= bizden istenen), aramak, sormak, bilmek, bulmak = bilmeye, bulmaya çalışmak. Buradaki bu gayretimiz/çabamız “görüldüğünde!”, ötede bu gayretin/çabanın önü açılacak. = Ötede, buradaki harekete (= gayrete, ivmeye ve yöne/kıbleye) bakılacak.
Sorularımız, önce kendimizi; sonra da O’nu bilmeye yönelik değilse (= kıblemiz yanlışsa), “yandık”!.
Yorumlar
Yorum Gönder