HELÂLLER & HARAMLAR
Önce kelimeler : Temizler önde, pisler sonda.
Tayyib/Tayyibât - Habis/Habisât. Hasenât - Seyyiât. Tâhir/Temiz - Necis/ Rics/Pis. Nezih - Kerih. Hüsn - Kubuh = Güzel/Sâlih - Çirkin/Kabih. Mü’min/Müslim - Müşrik/Kâfir/Fâsık/Fâsıd. Mısmıl/Mismil - Murdar/Cünüb/Pis. Ma’ruf – Münker.
Bu kavramların bazıları somut/maddî temiz ve pise; bazıları da soyut/manevî temiz ve pise gönderme/atıf yapar. Meselâ, Tevbe 28. âyet, “müşrikler kesinlikle pistir/pisliktir...” = اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ ve 95. âyet, اِنَّهُمْ رِجْس der.
Necesin çoğulu necâset; bizler necâseti maddî (görünür) pislik olarak öğrendik. = necâsetten taharet. Oysa buradaki necâset, manevî (görünmez) pisliktir. “Müşrikler pistir/pisliktir. (= necistir.) Öyleyse bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi lütfu ile yakında zengin yapar.”
Rics, necis (pis) olanlar :
İçki, kumar, dikili taşlar, şans/fal okları. (5/90.)
Sapıklar, sapkınlığı seçenler. Onları Allah dehşetli bir pislik (= rics) içinde bırakır. (Bknz. 6/125.)
Leş, kan, domuz eti, Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlar. (6/145.)
İnkârda inat edenler için inen Allah’ın gazabı ve rics. (Bknz. 7/71.)
Aklını kullanmayanların içine düşeceği durum = rics. = وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَ (Bknz. 10/100.)
Putlara (= evsén) tapma. = فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْاَوْثَانِ (22/30). Putperestler, pistir/pisliktir. Evsén, aynı zamanda putperest demektir.
Ey Beyt halkı (= Ehl-i Beyt), Allah sizden/sizdeki kiri/pisliği temizlemek istiyor. = اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ (33/33.)
...
“Müşrikler kesinlikle pistir/pisliktir. = necistir, ricstir...” = اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ ve اِنَّهُمْ رِجْس . (Tevbe, 28 ve 95.)
Bütün pislikler, müşriklerin (= şirk koşanların) başının altından çıkar; çünkü, “şirk, en büyük zulümdür.” (31/13.) = اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ
Müşrikler, zâlimdir; sürekli kötülük (= haksızlık, adâletsizlik ve zulüm) üretirler; helâllere ve haramlara (temizlere ve pislere) özen göstermezler.
...
Abdestte ve teyemmümde başa mesh vermek, abdestin ve teyemmümün şartıdır = farzıdır; gusülde, baş zaten yıkanıyor. Bazıları (Şiîler), abdestte de ayakları meshediyorlar; atıf vavını uzağa (feğsilû’ya) değil, yakına (vemsehû’ya) gönderiyorlar. (Bknz. 5/6. Abdest âyeti.)
Başa mesh vermek, niye olmazsa olmaz = niye farz?!.
İnsanın duygu ve düşünceleri (= aklı ve kalbi) çook önemli de ondan.
Başın kalple ne ilgisi var demeyin; ve şu âyetlere kulak verin.
“Elini koynuna sok. Tertemiz (= bembeyaz) çıksın!.” (20/22. 27/12. 28/32.)
Hitap kime ve ne denilmek isteniyor?!.
Mûsâ (a.s.)’a, (Onun üzerinden de bize); Ey Mûsâ, kalbini yokla, kalbin temiz mi; bak!. Temizse, telaşlanma, sakin ol; temiz değilse, “bu tebliğ işine” kalkışma!.
Kafa (= akıl) ve kalp, bir bütündür. Akıl hesap edince kalp rahat eder.
Akıl, Tevhîd’i bulursa, şirkten uzaklaşır; şirke düşerse, Tevhîd’den uzaklaşır. Tevhîd ve şirk, aslâ bir arada (= beraber) bulunmazlar; çünkü, Tevhîd, temizlik; şirk, pisliktir.
“Lâ ilâhe illâ-l Allah” diyen, ve ona göre bir hayat sürmeye azmeden kişi, temizlenmek isteyen, helâllere ve haramlara dikkat eden (özen gösteren) kişidir. Kişi, “lâ ilâhe illâ-l Allah” diyor, ama helâllere ve haramlara dikkat etmiyorsa (özen göstermiyorsa), bu Sözü (= “Lâ ilâhe illâ-l Allah”ı) “maske” olarak kullanıyor, “müslümanlığından geçiniyor = müslümanlığından dünyevî/kişisel menfaat/çıkar sağlıyor” demektir; bu çıkarı ortadan kalktığında, o da müşrikler gibi (pis bir şekilde) düşünmeye ve yaşamaya başlar.
Yorumlar
Yorum Gönder