YAŞAM BİÇİMİ
Yaşam biçimi, nasıl yaşadığımızı, yaşarken hangi kriterlere (değerlere) önem verdiğimizi, hayatımızı neyin şekillendirdiğini (= belirlediğini) içeren ve gösteren bir ifâde. Yaşam biçimini, büyük ölçüde düşünme biçimi, biraz da taklit ve özenti belirler.
Kendilerine ait bir düşünceleri olmayanlar, başkalarını taklit ederler ve onların yaşam biçimine özenirler.
Müslümanın yaşam biçimi, Müslümancadır. Müslüman, yaşam biçimi ile diğer insanlardan ayrılır.
Pekiî, Müslümanın yaşam biçimini ne belirler?!. İslâm. İslâm ise, Kur’ân ve Sünnettir. Bu iki esas, ana kaynak, her Müslümana miras kalmıştır. Müslümanlar, Kur’ân ve Sünnete bağlılıkları oranında değer kazanırlar ve diğer insanlardan ayrılırlar.
Kitâb’ın (Kur’ân’ın), 35. Sûresinin (= Fâtır) 32. âyetinde : “Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimselere Kitâb’ı miras bıraktık. Onlardan bir kısmı kendilerine zulmederler, bir kısmı ortalama bir yol tutarlar, bir kısmı da Allah’ın izniyle hayırlarda önde giderler. İşte büyük fazilet/kurtuluş budur.” buyrulur.
Kur’ân kime miras bırakılmıştır?!.
Müslümanlara = Müslüman kullara. Kendini Müslüman görmeyen (= hissetmeyen) Kitâb’a inanır ve Onu miras alır (sahiplenir) mı?!.
Demek ki, âyette Müslüman olan üç gruptan söz ediliyor : 1. Kendilerine zulm/yazık edenler. 2. Orta bir yol tutanlar. 3. Hayırlarda yarışanlar.
Kendilerine zulm/yazık edenlerin yaşam biçimi, maalesef miras aldıkları Kur’an’a uygun olmuyor; onlar, Kur’ân’ı, önemsemiyorlar, Onda yazılanlara göre yaşamıyorlar.
Orta bir yol tutanlar, eh işte!.
Hayırlarda yarışanlar, bu yarışı Allah’ın izniyle yapıyorlar ve büyük kurtuluşu (= fadl-ül kebîri) hak ediyorlar.
...
Bizim de hangi gruptan olduğumuzu, bizim yaşam biçimimiz belirler. Müslümanca yaşamayanlar, 1. grupta; Müslümanca yaşama ara ara (bazen = belli gün ve aylarda!; sadece camiilerde!) özen gösterenler, bunun yanı sıra başka insanların yaşam biçimine de meyledenler (= özenenler) 2. grupta; Müslümanca yaşam biçiminden (= hayat tarzından) taviz vermeyenler ve o yaşam biçimini insanlara da önerenler, 3. grupta yer alırlar.
Pekiî, ortada Müslümanca bir yaşam biçimi (= hayat tarzı) var mı, kaldı mı?!.
Şeklen var gibi görünüyor ama bu, artık kimseyi rahatsız etmiyor. Müslümanca yaşam biçimine (= hayat tarzına) şeklen uyanlar da özünde diğer insanlardan farklı yaşamıyorlar; onlar da onlar gibiler!.
Fark nerede/n belli olur?!.
Hangi işi yapıyorsak yapalım (= işçilik, memurluk, yöneticilik, öğreticilik, vs.), yaptığımız işi Müslüman olmayan biri de aynı şekilde yapıyorsa, aramızda sadece şekil ve isim farkı vardır, başka bir fark yoktur.
Sizce de artık tüm dünyadaki insanların yaşam biçimleri (= tarzları) birbirine benzemedi mi; “dînî farklılıklar” söze ve şekle indirgenmedi mi?!. Pratikte hepimizin dini aynı olmadı mı?!.
Göğsümüzü gere gere, “leküm diniküm ve liye dîn.” = “Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (109/6.) diyebiliyor muyuz?!.
Yorumlar
Yorum Gönder