MATERYALİST AKIL = ŞÜPHE!

“Allah bizimle (bizzat) konuşsa, ya da bize bir âyet/işâret indirse/gönderse ya derler, o bilmeyenler. Onlardan öncekiler de böyle (buna benzer şeyler) söylemişlerdi, kalpleri ne kadar da benzeşti...” (2/118) İman, kalp işi; pozitivist mantığın ve aklın işi değil. Nice akıllılar (yarım akıllılar!), imana gelmiyor; kendilerini bişey sanıyor Rable bizzat konuşmak istiyor O’ndan somut ve âyetler/işâretler, deliller istiyor; “dolaylı ve soyut delillerle”! yetinmiyor; bizzat Yapan’ı (Yaratan’ı) görmek, O’nunla konuşmak istiyor. 

Âyet, çoook ilginçtir, “Biz âyetlerimizi gerçeği iyice, yakînen, şüpheye yer bırakmadan bilmek isteyenler için apaçık kıldık.” (= beyân ettik), şeklinde biter.

Allah’a (= Allah’ın varlığına) iman, nasıl bişey?!. Kendisi ile konuşulmayan bir Varlık’a inanmak nasıl bişey?!.

O’nunla konuşarak, O’na iman etseydik, kalbimiz daha mı mutmain olurdu?!.

Kendileri ile hiiç konuşmadığımız, karşılaşmadığımız kişilerin varlığına inanmıyor, onlara güvenmiyor muyuz; bunun için onların “yaptıkları” bize yetmiyor mu?!.

Aynı akıl, Bakara 210’da, Allah’ın ve meleklerinin bulutların arasından çıkıp gelmesini (görünmesini) bekliyor. Bu akıl, ‘görmediğim şeye inanmam’ diyen bir akıl. Buna akıl diyorum ama esasında akıl değil, çünkü bu akıl, kendini de görmüyor, görmediği kendine inanıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET