GELEN-EK ve MODERNLİK

Gelenek, geçmişten gelene bugün eklenen ve ondan bugün etkilenen yaşanmışlık, demektir. Geleneği tümüyle reddediş, başka bir geleneği kabulleniştir. Modernlik de batının bir geleneğidir; hiçbir düşünce ve yaşam köksüz olmaz, yaşayamaz; gelenek köktür.

Kendi geleneğini reddedip, batı geleneğini modernlik (çağdaşlık) addedenler, köksüzdürler; küçücük/güçsüz bir rüzgârın önünde savrulan yaprağa benzerler. Geleneğe aynen sarılmak, kendini yenilememek de, kuruyup kalmaktır; gelene ek yapmak ise, geleneği yenilemektir. Bu yenileme, âdetâ yaşlı ağacı budama gibidir; ağaç budandıkça gençleşir.

Sünnet (ve onun sözlü ifadesi Hadis), İslâmî gelenektir, köktür, İslâm’ın ulu çınar ağacıdır; o ağacı “budamak”!, o gün yaşanan Sünneti, bugünkü sünnete dönüştürmektir. Eğer, ‘o ulu çınar ağacına’ “bakım”! yaparak bugüne taşıyamazsak, ağaç meyve veremez hâle gelir ve kurur.

Her çağ, geleneğinden beslenen sünnetini (= yaşantısını) oluşturur ve bunu gelecek nesillere aktarır; o nesil bu mirası ya reddeder ya da sahiplenir. (= kendi çağına/hayatına uygular.) Reddediş, başka geleneğe geçiş; kabul ediş, mevcut geleceği yenileyiş/ihyâ ediştir. İhyâ, yeniden hayat veriş, hayat buluş demektir. Gazali, ‘İhyâ’u Ulûm’ud Dîn’i = Dînî İlimlerin Yeniden İhyâsı ile ilmî cihetten tam da bunu kastetmiştir. Bu durumun amelî cihetten ihyâsı, geleneğin reddedilişi ile değil, aksine yeniden inşası ile mümkündür.

Yakın geçmişte yaşanan ihyâ ve tecdit hareketleri, tarihsel geleneği reddeden, modern batı geleneğine yönelen hareketler oldukları için kök salamamışlardır. 

Yeni/çağdaş mücedditler (ve müctehidler), İslâmî geleneği de (= İslâm’ın geçmişteki uygulamalarını da) batılı geleneği (modernizmi) de iyi bilmek zorundadırlar. Körü körüne geçmişe bağlılık, anakronizme; (mevcut geleneğe yabancı) modernizme bağlılık ise agnostisizme yol açar, açıyor. Yenilenmeyen gelenek, bizleri uyutuyor; modernizm ise avutuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET