VÂCİB-UL VUCÛD = ALLAH

Vucûb ve Vucûd = 2V.

İlki (وجوب), zorunluluk, gereklilik; ikincisi (وجود), varlık, mevcûdiyet.

İlki, değer; ikincisi, olgu. Olgu ve Değer, felsefenin (= Ahlâk Felsefesinin) en temel konusudur.

Fenomenoloji (batı felsefesi), olgudan değer çıkarmaya çalışır. Olgudan (vâkıadan, olandan) değer çıkmaz; değer, olması gerekene aittir; olguya değer yüklenir, (= değer, olguya yüklenir) ki, olgu değerli olsun ve hayat, değerli yaşansın.

Dinde (= İslâm’da) değerler fıtrata (= yaratılışta insan ‘genlerine’!) yüklenmiştir. İnsan, kendinin ve başkalarının varlığı ile karşılaştığında (yaşadığında), onlara (şeylere) kendi içindeki (olumlu-olumsuz) değerleri yükler. = “feelhemehâ fucûrehâ ve taqvâhâ; kad efleha men zekkâhâ, ve kad hâbe men dessehâ.” (91/8-10) Ahlâk budur. Kimi insan, ahlâklı; kimi insan da ahlâksızdır. Ahlâk, bizde çoook kademeli (katmanlı) bir yapı arz eder; pozitif (= olumlu, iyi) anlamda en yüksek kademeli, dereceli ahlâk Efendimiz (s.a.v.)’e aittir; Efendimiz, ahlâkı tamamlamak için gönderilmiştir. “ve inneke  lealâ huliqın azîm. Sen, kesinlikle çook yüce, çook yüksek bir ahlâk üzeresin.” (68/4) Sen, karşı karşıya kaldığın bütün vakıalarda (olgularda, hayatında) fücuru değil, taqvâyı tercih edensin.

Varoluşçular da (= egzistansiyalistler de) ahlâkı olgularda (varlıkta = vucûdda) ararlar, aradılar. Bu, felsefî sekülarizmdi/r; değeri, dinden (= ilâhî olandan) koparma ve dünyaya indirmedir. 

Yarattığı iradeli ve iradesiz varlıklara değerler yükleyen, Vâcib-ul Vucûd olan Allah’tır. İradesiz varlıklar, O’nun yarattığı şekilde iş yaparlar = yaşarlar; iradeli varlıklar ise “özgür”! bırakılmışlardır ama bu “özgürlüğün” olumlu-olumsuz bir bedelinin ( = cezâsının = cennet ve cehennem) olduğu da onlara söylenmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET