YAKIN-UZAK
Veya yakınlık-uzaklık.
Kasıt, fiziksel mesafe değil; başka bişey; o şeyin ne olduğunu esasen ben de bilmiyorum.
Birine fiziksel (maddî) olarak uzak olsak da metafiziksel (ma’nen) olarak yakın olabiliriz, değil mi?!.
Eğer O (Bir’i), bize hem fiziksel (maddî) hem de metafiziksel (ma’nen) olarak yakınsa, ki O, “Ben size, sizin şahdamarınızdan daha yakınım.” (50/16); “Ben, kişi ile kalbi arasına girerim.” (8/24) diyor.
Ama biz bu yakınlığın farkında değiliz; sanki O, bize çok ‘uzakmış gibi’! davranıyor, yaşıyoruz.
Biraz “mesafeyi” uzatalım!. “... feinneke bieayüninâ... Sen, Bizim gözlerimizin önündesin!.” (52/48)
...
Daha fazla yazarsam, saçmalarım diye korkuyorum.
...
Îkân, yakînin ism-i tafdılidir. Hicr, 99. âyetteki yakîn, = “fe’abud rabbeke hattâ ye’tiyeke-l yakîn.” (15/99), ölüm diye meallendirilir; ben de bu yakîni önceleri ölüm olarak okurdum, şimdi öyle okumuyorum; ibâdette = kullukta kalitenin ve Rabbe yakınlaşmanın en üst sınırı olarak okuyorum ve buraya varanın mi’raca çıkacağına inanıyorum.
Siz nasıl okuyorsunuz?!..
Yorumlar
Yorum Gönder