İNTİSAB

İntisab, bir topluluğa, cemaate, tarikata katılma üye olma, bağlanma.

Kelimenin kökü neseb’den. Neseb, aynı soydan, aynı kökenden olma, doğma ve biyolojik (fikrî!) akrabalık demek. Nisbet de (oran da) aynı kökten; bişeyin bişeye uygunluğu, uyumu.

İntisap, bir fikri, bir düşünceyi, hatta kişiyi veya kurumu benimseyerek ona/onlara bağlanma, bir gruba dahil (üye) olma; bizde olan şeyin (fikrin, ilginin vb.), katıldığımız şeyde olanla uyumunu, yakınlığını kurma demek. Bir derneğe üye olmanın, bir tarikata girmenin, bir kültürü = bir yaşam biçimini benimsemenin arka planında, bu tür bilinçli ya da bilinçsiz bir nisbet (karşılaştırma) ilişkisi ve onunla bir yakınlık (neseb) kurma hissi vardır, bulunur. Özgür bir kimseyi, hiç kimse bir yere intisaba (bağlanmaya) zorlayamaz. İntisaplı olmak, bağlanmak demektir. Bu bağlanma, kişinin kendi iradesi ile olur, olmalıdır. Başka biri onu oraya bağlarsa, bu, devenin ya da eşşeğin bağlanmasından farklı olmaz.

...

Biat (= bey’at) da bitür intisaptır, bağlanmadır. Bugün bu işlem oy vererek gerçekleşiyor; oy verdiğimiz = benimsediğimiz sisteme, intisap ediyoruz. Nasıl, bir tarikata intisap edince, o tarikatın usul ve esaslarına, adabına ve şeyhine uyuyor ve bağlanıyorsak; oy verdiğimiz sistemin usul ve esaslarına, kurallarına ve liderine de o şekilde uyuyor, bağlanıyoruz, onu da bitür siyasî şeyh/şıh, lider, rehber kabul ediyoruz. (O da, bir başkasına, bir başka yere intisaplı olabiliyor. Artık intisabı = bağlanmayı sadece dinî anlamıyla kullanmadığıma dikkat edin!.)

...

Bağlanmak :

1. İple veya başka bişeyle, biyere bağlı kalmak.

2. Bağ (= ilişki) kurmak, görüşmek, konuşmak...

3. Birine (!) yakınlık duyarak, ona bağlanmak, güvenmek ve ondan ayrıl(a)mamak.

İlkinde bilinç yok, başkasının bizi bağlaması var; hayvanların bağlılığı gibi. İkincisi, ilgi-alâka, ünsiyet, yakınlık, vb. yollarla ilişki kurma/k; bu, hayvan ve insanlarda ortak. Üçüncüsünde bilgi de irade de devrede; bu, sanki bir “bağlanma” değil, “tutunma, sarılma”!. tam bir gönüllü kabulleniş ve kurtuluş!...

Arzumuz, intisaplarımızın üçüncü aşamaya geçmesi ve evrenselleşmesi. Bunu neden söylüyorum?!. Çünkü bugün neredeyse her intisap, bölünmeye, ayrılmaya/ayrışmaya ve kopmaya yol açıyor; oysa intisaplar, büyük cemaati (ümmeti) kurmaya, varsa! ona katılmaya ve bütünleşmeye yönelik olmalıdır.

Kurtuluş, bölünme ve parçalanmada değil, bütünleşmede; birlik ve beraberlikte, kardeşlikte. 

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun (sarılın)!, ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar birbirinize düşmandınız da O, sizin kalplerimizi birleştirerek/kaynaştırarak sizi kardeş yapmıştı...” (3/103.)

O günleri çook çabuk unuttuk, değil mi?!. Bunu bize şeytan unutturdu; şeytan aramıza enâniyeti (bencilliği) ve asabiyeti (kavmiyetçiliği) soktu ve bizi birbirinizden ayırdı; şimdi de bunu cemaatçilik, tarikatçılık adı altında yapıyor. Uyanık olalım!, intisap ettiğimiz kurum/kuruluş : “küçük olsun, bizim olsun” diyorsa, onlarla bağı, bağlantıyı koparalım ve içimizdeki büyük cemaati (= ümmeti) kurma arzusunu öldürmeyelim. Bu arzu ölürse, “micro milliyetçi islamlar” (Türk islamı, Fars islamı, Arap islamı vb.) filizlenir; İslâm’ın evrenselliği = büyük İslâm kardeşliği büyük yaralar alır.

...

Efendimize gelen vahyi (bilgiyi), o günün insanları (Arapları) cinlerin gönderdiğini söylediklerinde = Efendimize “mecnûn” dediklerinde de, Kitâb/Kur'ân aynı kelimeyi (= nesebi) kullanır. (Saffât, 158.) Bu, bu bağı/bağlantıyı çook aşağı seviyede tutmak, asıl/esas kaynağı ıskalamaktır. Onlar (cahilî Araplar), şâirlerin ve kâhinlerin cinlerle irtibatlı olduğuna inanırlardı. Oysa Elçi, ne şâirdir ne mecnûn ne de kâhin. Cinler, yaratılmış, gizli/görünmeyen varlıklardır; Allah ise Yaratıcı ve âlemlerin Rabbidir. Cinler, aynen insanlar gibi yanlış yapabilir; böyle bir kaynakla kurulan bağlantıdan temiz bilgiler gelmez; oysa Hakk, gerçeği söyler.

...

Ufku dar olanın, âidiyeti de, mensubiyeti de bağlantısı da dar olur. Kapalı toplumlar, entropi gereği ölüme mahkumken; açık toplumlar “ölümsüzdür.”!.

(Not : Kusura bakmayın, bugün kafam biraz dağınık; ortaya dağınık bir yazı çıktı; umarım derdimi anlatabilmişimdir.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET