ÇATIŞMA, ÇELİŞME ve PARÇALANMA

Her çelişik (zıt) çatışmaz; bizce bişeye çelişik (zıt) olan, eksik olduğu için çelişiktir, zıttır; o şey, tamsa/mükemmelse (samed), zıttına = çelişiğine ihtiyaç duymaz ve onunla çarpışmaz ve çatışmaz; aslında böyle birinin zıttı/çelişiği de olmaz. Eğer zıtlar (çelişikler) arasında bir çatışma = çekişme = mücadele başlamışsa, zaaf başlamıştır; güçlü olan taraf, zayıfı, zayıf tarafı yener. (Diyalektik : Tez-Antitez = Sentez. Sentez, belli bir süre sonra kendi içinde kendi tezini ve antitezini oluştur ve bu çatışma ilânihâye sürer-gider.)

Bizdeki iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, efendi-köle, zâlim-mazlum, hak-batıl, ... çekişmesi, çelişmesi de, çatışması da böyledir.

Ama Kelime-i Şehâdet’deki (= Tevhîd’deki) nefy (lâ = yok) ve ispat (illâ = var), böyle değildir. Yokluk, yoktur, varlığa ihtiyaç duymaz = muhtaç olmaz. Varlık, vardır, yokluğa ihtiyaç duymaz = muhtaç olmaz; dolayısıyla bunlar birbirleri ile çatışmazlar. Zira, yokluk durumunda varlıktan; nefy (= yokluk) halinde, ispattan (onun varlığından) söz edilemez. İlâhlar yoktur ki Allah ile çatışsınlar!. İlâhları var sayma da, Allah’ı yok sayma da, bizim eksikliğimizdendir, bizdeki eksikliktendir; onları (içimizde ve dışımızda) çatıştıran bizleriz. Şeytan, Allah’la çatışmaz, çatışamaz; bu çatışmayı göze alamaz; o bizimle (ve bizde) çatışır; bizim düşmanımızdır. 

“Lâ ilâhe illâ Allah” dediğimizde, (Allah dışındaki) ilâhları yok; ve sadece ve sadece Allah’ı var sayarak, içimizdeki ve dışımızdaki bu çatışmaları bitiririz. 

Hakkıyla “Lâ ilâhe illâ Allah” demediğimiz (diyemediğimiz) sürece, içimizdeki (= iç dünyamızdaki) ve dışımızdaki (= toplum ve siyasal hayatımızdaki) çatışmalar, çelişmeler sona ermez; bir sürü ilaha kulluk etmek zorunda kalır, bölünür-parçalanırız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET