NEZÂRETTE ÖZGÜRÜZ!.
Bilmeyenler için nazar (= نظر)'dan nazariye : fikir, görüş; nezaret (=نظارت ) : gözetim, denetim.
Çook geniş bir “dünyadan” (= cennet), çook küçük bir “dünyaya” geldik. O cennetin genişliği, gökle yerin genişliği kadardı. (Bknz. 57/21.) Şöyle bir kıyaslama da yaparsak, içinde yaşadığımız dünya, âleme (= evrene, kâinata) göre, dünya içindeki bir nezarethanedir.
Bizim özgürlüğümüz, bu nezarethanedeki (= bu dünyadaki) özgürlüktür. Bu dünyayı tamamen ateşe versek, âlemin (= evrenin, kâinatın) duvarında bir çivi izi bile oluşturamayız.
İçinde yaşadığımız dünya, fiziksel büyüklük olarak âleme (= evrene, kâinata) göre bi toz zerresi bile değil; içindeki insanı da (= bizleri de) elektron mikroskobu ile bile göremeyiz!.
Merak etmeyin, ne kadar “haylazlık”! yaparsak yapalım, kontrol (= denetim ve gözetim) altındayız!.
Özgürlük alanımız ve gücümüz (= bütün yapıp-etmelerimiz) çok mu çok sınırlı. Ateş olsak, sadece kendi hücremizi yakarız; bu hücre de kâinata kıyasla bir çivi izi mesabesinde bile değil.
Şeytanın (= kötülerin, kötülüğün) hareket (= özgürlük) alanı da bu kadar. Şeytan, Rabbinden bu yetkiyi alırken, “enzırnî ilâ yevmi yüb’asûn” demişti. (Bknz. 7/14-15. 38/79.)
“Sakın!, zâlimlerin yaptıklarından Allah’ı gafil sanma. O, hesaplaşmayı gözlerin dehşetten donup kalacağı güne erteliyor.”
وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ
(14/42.)
Yorumlar
Yorum Gönder