DİL MESELESİ
Bu mesele, aynı zamanda bir anlama ve anlaşılma meselesidir.
"Yabancı" bir memlekettesiniz; hiç kimse sizi anlamıyor (= sizin konuştuğunuz dili bilmiyor), ne yaparsınız; insanların dilini mi öğrenirsiniz, yoksa ısrarla konuştuğunuz dili bilen, sizi anlayan birini aramaya devam mı edersiniz?!.
"Yerli" iseniz, siz herkesi, herkes de sizi anlar; konuştuklarınız (ve yazdıklarınız) anlaşılır.
Konuştuğunuz dilin doğal = fıtrî bir dil olduğunu biliyorsanız, bundan eminseniz, kolay kolay konuştuğunuz dili terk etmezsiniz; ve, fıtratı bozulmamış insanlar bir gün beni anlar, diye beklersiniz; ayrıca, beni anlayan Bir’i zaten var, diyerek anlaşılmamayı da fazla dert etmezsiniz, değil mi?!.
Ama dilinize güvenmiyorsanız (= anlattıklarınız ve size anlatılanlar sizi memnun etmiyorsa), hâlâ herkesin konuştuğu dili konuşmaya (ve öğrenmeye) devam eder misiniz?!.
Ben, yaklaşık 10 yıl önce, herkes gibi benim de konuştuğum dili (= herkesin konuştuğu dili) terk ettim; beni kimse anlamasa da konuştuğum dile yeniden bir “can veya anlam” vermeyi denedim. Önce bu dilin biçimine (şekline, kalıbına) baktım, sonra bu dilin etimolojisi ile ilgilendim, oradan semantiğine (anlamına) daldım... gördüm ki, eskiden konuştuğum dil bozulmuş, bu dilin kelime ve kavramlarına yanlış yüklemeler yapılmış... içi boşaltılmış, anlamı bozulmuş bu dili, bir iletişim aracı olarak kullanmamın, bu dili bozanların işine yaradığını; bu dille yapılan eğitimin, mevcut (= işleyen, cârî) sistem/yapı için adam yetiştirdiğini anladım; bu yüzden bu dili terk ettim.
Bu dilin kurduğu sistemden/yapıdan rahatsız olmayanlar, bu sistemden/yapıdan beslenenler ve bu yapı için çalışanlar beni anlayamazlar, anlayamıyorlar ama yine de benim onların dilini kullanmak ve onlara hizmet etmek gibi bir niyetim yok. Beni kimse anlamasa da ben, “yeni ve bozulmamış bir dil” geliştirmek; yok, “bozulmamış dili” tekrar diriltmek, eski hâline getirmek istiyorum. Bu dilin tohumlarını Kur’ân’dan (= Allah’ın Kitâb’ından) ve Efendimizin dilinden (= hayatından) alıp, Onu temiz bir “tarlada, toprakta” (tekrar) yetiştirmek, yeşertmek istiyorum. İşimin zor olduğunu, ama geleceğin GDO’suz olan bu dilde (= tarımda!) ve fıtratı bozulmamış insanlarda olduğunu biliyorum, buna inanıyorum. Yaşarken temiz ürün alamayabilirim ama ölünce alacağıma inanıyorum, vesselam.
Yorumlar
Yorum Gönder