ALLAH'IN İLÂHLIĞI = HÜKÜMRANLIĞI

“Göklerde ve yerde olanlar, O’ndan isterler. O, her gün bir iştedir.”

يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ   

(55/29.)

“O’nda ne bir dalgınlık olur ne de O’nu bir uyku tutar.”

 لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ 

(2/255.)

“Eğer küfrederseniz; bilin ki Allah’ın size hiçbir ihtiyacı yoktur. O, kullarının küfründen hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz ondan hoşnut olur.”

اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ  

(39/7.)

Allah’ın Hükümranlığında (= Krallığında = Melikliğinde) kötülüklerin = O’na isyanların olmasını nasıl anlamalıyız; veya Allah, her ân her şeye müdahilse, bu kötülükler (= isyanlar) neden oluyor; bu (durum) Allah’ın Hükümranlığına (= Krallığında = Melikliğinde = İlâhlığına) zarar vermiyor mu?!.

Allah, hep iyilik (= şükür, itaat) ister; ama akıllı ve iradeli varlıklar (= şeytanlar ve şeytanlaşmış insanlar) imtihan gereği isyan da edebilirler. Dünya hayatı, iyiler ile kötülerin belirlenmesi (= seçilmesi) için var. Kötü, kötülük, kötüler olmasaydı; iyinin, iyiliğin, iyilerin ve akıl ve iradenin bir kıymeti (= anlamı) olmazdı. Ve (insana verilen akıl ve iradeye rağmen) Allah, (hâşâ) ‘zorba bir ilâh’! olmuş olurdu. Elbette Allah’ın Cebbar ve Kahhâr sıfatları da var ama bu sıfatlar, kendi özgür iradeleri ile suçluluğu-günahkârlığı seçenler için. Bu sıfatları herkese teşmil edersek (= herkes için geçerli kabul edersek), ortaya ‘zorba ve diktatör bir ilâh’ çıkar; Allah bundan münezzehtir. 

Allah ile kötülüğü (= teodiseyi) yan yana getirmeyi, İlâhî Kudretle ve Hikmetle kötülüğü bağdaştıramayanlar, ‘özgür bir insan olmanın’ ne demek olduğunu, ve iyi ile kötüyü ayırt etmeyi bilmeyenlerdir. Burası (= bu dünya) bir sınav, bir seçim alanı (= meydanı); kötülük meselesi yüzünden Allah’ın Hükümranlığını (= Krallığını = Melikliğini = İlâhlığını = İlâhî Hikmeti) sorgulayanlar, ya yeterince akıllarını çalıştırmayı/kullanmayı beceremiyorlar ya da kıt akıllarına bakmadan şeytan gibi Allah’a kafa tutuyorlar = isyan ediyorlar!. Sorgulama, kişinin kendindeki imkânları da dikkate almayı (hesaba katmayı) gerektirir. Bu tipler, ya Allah’ın İlâhlığını beğenmeyip kendi kıt akıllarını (= kendilerini) ilâh edinen (= ilâhehû hevâ) tipler, ya da (hayvanlar gibi) akılsız mahluklar.

Herkesin olduğu gibi onların da içlerinden (= gönüllerinden) geçenleri (= niyetlerini) ve yapıp-ettiklerini en ince ayrıntısı ile bilen Allah, onlara (belki dönerler = doğru yolu bulurlar diye) belli bir mühlet (= süre) veriyor; çünkü O, (aynı zamanda) Halîm. 

“Sakın zâlimlerin yaptıkları şeylerden (ve söylediklerinden) Allah’ı gâfil sanma!. O, hesaplaşmayı gözlerin dehşetten donup kalacağı güne erteliyor.”

وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ 

(14/42.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK