KÜLTÜR-SANAT-EDEBİYAT
İçlerinde en belirleyici olanı ve en kapsamlı olanı kültür; kültür, sanatı ve edebiyatı içine alır; ama artık neredeyse tüm dünya, aynı kültür havzası içinde; millî ve yerel kültürler, global-kapitalist kültüre teslim olmuş durumda/lar.
Kültür, değerleri, dolayısıyla yaşam biçimini belirler ve bunları nesilden nesile aktarır = geleceğe taşır. Giyim-kuşam, ev dizaynı, yeme/k alışkanlıkları, iş, ticaret ve siyaset yapma biçimi, mimarî, sanat ve edebiyat, eşya kullanımı, vs. hepsi kültürün içindedir. Bunlar, yaşantı, söz ve yazı ile taşınırlar. Yazının icadından önce, sözlü kültür egemendi. Öz/deyişler, atasözleri ve müzik sözlü kültürün araçlarıdır. Yazı, kültürü “dondurarak” taşır; yazı, göze hitap eder, görüntüdür. Hat, yazının estetize edilmiş hâlidir. Renk (= resim) ve fotoğraf da bir tür yazıdır. Resmi ve fotoğrafı hareketlendirme demek olan sinema/film, bugün yazının yerini almış gözüküyor. Ama, sinemada kullanılan (= televizyon dâhil) kamera, ideolojiktir; bizim görmek istediğimizi değil, (belli bir kültür oluşturmak isteyen) yönetmenin göstermek istediğini gösterir bize. Sinemadaki görüntü (= göz = kamera), yönetmenin gözü; ses de senaristin sesidir. Tiyatroda da benzer bir durum vardır. Tiyatro oyuncuları, kendilerine verilen rolü oynarlar.
Dünyadaki kültürü ‘senaristler ve yönetmenler’ belirliyorlar. Buradaki senaristler ve yönetmenler, sanat adamları değil, ‘siyaset ve ticaret adamları’!. Sanat adamlarına siparişi onlar veriyorlar. Avrupada sanat ve edebiyatı, hatta bilimi burjuvazi desteklemiştir. Bu destek, onların “analarının hayrına” değildi/r. Uzun vadede, ürettikleri ürünlerin tüketimini yaygınlaştırmaya, iktidarlarını pekiştirmeye ve para kazanmaya matuftur. PR (= Public Relations = Halkla ilişkiler), reklâm, gizli/örtülü reklâm, propaganda, sponsorluklar, bilinçaltına gönderilen subliminal mesajların tümü bu amaca hizmet eder. Tüket/kullan ve at!. Tükettiğin = bana destek verdiğin kadarsın!. Kapitalist kültürün özü, özeti budur.
Popüler kültür-sanat-edebiyat (= ana akım medya = bestseller kitaplar, gişe rekoru kıran filmler, vs.), bu amaca hizmet ederler. Alternatif (bir) kültür peşindeki medya (= sanat-edebiyat, yazar-çizer), bunlara göre “tu kakadır”, bir ân evvel ortadan kaldırılmalıdır. Alternatif kültürün oluşmasına katkı veren hiçbir sanatçı ve edebiyatçı, ana akım medyada (= gazete, tv, yayınevi, internet sitesi, vs.) barınamaz = barındırılmaz.
Pekiî ne yapmak gerekiyor?!.
Olabildiğince temiz kalmak = kirlenmemek ve insanlarla tek tek ilgilenmek. Aksi hâlde, hâkim kültürle kültürlenmek (= eğitilmek), akıntıya/girdaba kapılmak ve boğulmakla sonuçlanacaktır. Kırk yıl, bu girdaba kapıldım; kurtulmak için de 10 yıldır çırpınıyorum. Bizi bu akıntıdan/girdabtan koruyacak olan şifrenin, parolanın, mottonun, ‘Lâ ilâhe illâ-l Allah’ olduğunu geç anladım. Bu çırpınışlarım, ‘Lâ ilâhe illâ-l Allah’ın kıymetini (= değerini, önemini) daha iyi anlamama yardım etti.
Maalesef çoğumuz, Rabbimiz Allah’ın değil, sahte ilâhların belirlediği kültüre (= yaşam biçimine, hayat tarzına) göre yaşıyoruz; ve üstelik, Rabbim/iz Allah diyoruz. Bu sözümüzü, bırakın Rabbimiz!, vicdanen/içtenlikle düşünsek kendimiz bile ciddî, tutarlı ve samimî bulmayız.
“leküm dînüküm ve liye dîn” demeyince = hâkim kültürün dayattığı düşünce ve yaşam biçimini terk etmeyince (= reddetmeyince), Müslümanca bir yaşam mümkün değildir.
...
Global Köy
Tâbir, ünlü iletişim bilimci Marshall McLuhan’ın. (= Global Village). İletişim devrimi (= yazılı ve görsel basın) ile dünya, küçük bir köye dönüştü; neredeyse herkes, aynı şekilde yaşıyor. Ama, bazı yerlerde hâlâ minarelerden “Allah-u Ekber ve Lâ ilâhe illâ-l Allah” denilmeye devam ediliyor. Oysa buraların çarşıları, pazarları, sokakları ve insanları da diğer yerlerdekinden farklı değil.
Yorumlar
Yorum Gönder