HASTALIK ve SAĞLIK

Materyalist ve mekanik açıdan hastalık, bedendeki organların bozukluğudur. Bu bakış, ruhsal bozuklukları (= psikolojik hastalıkları) “norm dışı” sayar ve bu tür hastaları hastaneye değil tımarhaneye gönderir. Tımarhane, aynı zamanda hayvan bakımevidir.

Oysa hastalık, bireysel değil, toplumsaldır. Toplumun sağlığı bozulmuşsa, bireysel hastalıklar artar. Kötü yönetimden ve adaletsiz dağıtımdan kaynaklanan açlık, yetersiz beslenme, bozuk gıda alımı, kirli hava solunumu, ağır çalışma şartları, vb. durumlar hastalık üretirler. Ruh sağlığının bozulması da bunlardan, stresten ve ‘anlamsız bir hayat duygusundan’ bağımsız değildir.

Modern tıp, hastalığı, kişisel bir bozukluk; tedaviyi de kişisel bir sağaltım olarak ele alır, ve hastalığa sebep olan etkenleri bağlamından koparır. Modern (şehir) hastaneler/i, bozuk, çarpık ve düzensiz yaşam biçiminin (= kapitalizmin) bozduğu (= hasta ettiği) insanları tedavi içindir. Amaç, onları, tekrar o bozuk, çarpık ve düzensiz yaşam biçimine geri döndürerek kapitalist üretime ve tüketime katkı vermelerini sağlamaktır; üretemeyecek, özellikle de tüketemeyecek durumda olanlar, değersizdirler.

Aşırı üretim ve aşırı tüketimle doğal dengenin (= düzenin) bozulması, oluşan hâsılanın dengesiz (= adâletsiz) dağıtılması, toplumsal bir kanser değil de nedir?!.

Kanser, vücuttaki belli hücrelerin aşırı (= astronomik) bir şekilde büyümesi veya çoğalması değil midir?!.

Aynen bunun gibi toplumda da zenginlerdeki servetin aşırı (= astronomik) bir şekilde büyümesi veya çoğalması; buna mukabil geniş kesimlerin açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmesi, hastalıkları artırır, artırıyor. Bu bataklığı kurutmadan (= âdil bir düzen kurmadan), hastalık ve sağlığa ilişkin mantalite (= anlayış) değişmeden bu kadar çok modern (şehir) hastane/si yapmanın, (kısır döngüden başka!) bize ne faydası olabilir?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK