HÂKİMİYET VE MÜLKİYET

Hâkimiyeti/mizi, mülkle ilişkimiz belirler. Mülk ile Melîk, hatta Melek, aynı şekilde yazılır. Hâkimiyet, önce mülk (= mal) üzerinden, sonra da insan üzerinden görünür, tezahür eder. Mülke (= mala) sahip olanlar, insanlara da sahip olmak isterler; kölelik ve kulluk buradan doğar.

Antik dünyada mülkü reddeden kinizm ile, mülkten haz duyan hedonizm; klasik (ortaçağ) dünyadaki asetizm (= uzlet, inziva, çilecilik) ve konformizm; modern dünyadaki komünizm/sosyalizm ve kapitalizm, mülkle ilişkinin sonuçları veya uzantılarıdır. Bunlar, birbirlerine zıt kutuplardır = ifrat ve tefrittir. 

İslâm’ın mülke bakışı = Müslümanın mülkle ilişkisi ise, “orta yolcu, ılıman” bir ilişkidir. İslâm’da mülk, esasında/aslında Allah’ındır; Allah bu mülkü kullanmaları için kullarına emanet olarak vermiştir. İslâm’ın (özel) mülkiyet = mülkü kullanım anlayışı, ne kapitalizmdeki gibi sınırsız; ne de komünizmdeki veya sosyalizmdeki gibi sahipsizdir. Kapitalizmde mülkün sahibi insan/birey, sosyalizmde mülkün sahibi toplum veya devlettir = kamudur. Kamusal sorumluluk, bireysel sorumluluğa dayanmazsa, o sorumluluk dayanaksız ve o mülk sahipsizdir.

Mülksüzlük ise, dilenciliktir. İnsanlardan mülk dilenmek ise onur kırıcı bir iştir. Dilenme (= duâ), sadece Mülkün asıl Sahibine = Allah’a olmalıdır. Kölelikle kulluğun farkı buradadır. İnsan, insanın yanında onurlu (gururlu?!) olmalı, onurlu (gururlu?!) durmalıdır; Tanrı “Yanında, Huzurunda” ise, onur (= gurur) olmaz. Bu yüzden Tanrı, insanın insana kulluğunu (= köleliği/ni) yasaklamış, kendisine emanet olarak verdiği malı, o mala muhtaç (= yoksul, fakir) olana, onun istemesine fırsat vermeden verilmesini, verirken de “çook dikkatli olunmasını”  emretmiştir.

İslâm tasavvufundaki iradi dilencilik (= melâmilik ve kalenderilik) de Hıristiyanlıktaki manastır hayatı da insan onurunu zedelerler. Daha önceki kinikleri saymıyorum bile; onların hayatı, tam “köpekçe” bir hayattır. 

Malla-mülkle şımaranlar, Kârunluk taslayanlar, malları/paraları ile insanlar üzerinde hükümranlık kuranlar; ve malı görünce, mal sahiplerine kendilerini satanlar da (= kiralık kâtiller de) Allah’a değil kula, kuldaki paraya (= mala) kulluk yapanlardır.

Mülkün Asıl Sahibini değil de, ellerindeki mülkiyeti (= malı-mülkü) bişey zannederek, insanlar üzerinde hâkimiyet kurmaya kalkanlar da materyalisttir ve “müşriktir”!. Çünkü onlar, ellerindeki (yığdıkları, saydıkça saydıkları) malın kendilerini ebedî (= ölümsüz) kılacağına inanırlar. “yehsebu enne mâlehů ehlede” (104/3.)

“Ey iman edenler! Doğrusu, Ahbâr ve Ruhbân olan kimselerin çoğu, insanların mallarını haksız bir şekilde yerler; insanları da Allah’ın yolundan çevirirler. Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onları can yakıcı bir azapla müjdele!.” (9/34.) Ahbâr, Yahudi; Ruhbân, Hıristiyan din adamları sınıfı; ama uyarı, Müslümanlara!; âyet, ey iman edenler! diye başlıyor, aynı “hastalık” Müslümanlara da sirâyet etmesin diye. Sizce bu “hastalık” Müslümanlara da sirâyet etmiş (gibi) gözükmüyor mu?!. Trilyon dolarlık petrol şeyhleri, o paraları İsrail destekçisi Amerika’ya verirken, birileri de Amerika başkanına dostum derken, acaba vicdanları sızlıyor mudur?!. En iyisi keseyim, aksi hâlde “tehlikeli sulara” gireceğim.

“İşte âhiret yurdu!. Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkacak olanlar, muttaqîlerdir.” (28/83.)

Kişideki taqvâ, malın kullanımı ile de görünür; muttaqî, acaba bu malı doğru bir şekilde mi kazandım, doğru bir yere mi harcadım?!, diye (de) Rabbinden korkar; ‘haram-helâl fark etmez, ver Allah’ım, bu garip kulun yer Allah’ım’, demez.

Esasında mülk kiminse, kulluk O/onadır. Kapitalizmde mülk, kapitalist zenginlerin; sosyalizmde toplum veya devletin; İslâm’da Allah’ın. “tebâreke ellezî bi yediHi-l Mülk...” (67/1.) “... leHû mâ fi-s semâvâti ve mâ fi-l ard...” (2/255.) “ve lillâhi mülk-üs semâvâti vel ard...” (3/189.); ve daha bir çok âyet.

Allah’a kulluk yapmayanlar = yapmayı onurlarına yediremeyenler, onursuzca, kapitalistlere (= zenginlere) ve kendileri gibi insanlardan oluşan topluma ve devlete kul = köle olurlar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK