NAMAZ ve BEN...

Benim namazla tanışmam 14-15’lü yaşlara rastlar. Onunla aramızda 30-35’e kadar bir samimiyet yoktu; belli vakitlerde (her vakit değil, ara sıra) karşılaşıyor, selamlaşıp geçiyorduk. 35-40’da, onun hakkında biraz araştırma yaptım; az da olsa onu yakından tanıma fırsatım oldu ve aramızda belli bir samimiyet oluştu. 40-45 arasında, “zor anlarımda” ona sığındım ve o bana kucak açtı. 45-55’imde “normal anlarında da” beni dost bil, ben senin Rabbinle arandaki bağım, dedi. Artık, dostum beni hiç bir vakit yalnız bırakmıyor ve günde beş vakit bana nasihat ediyor.

Beni dost biliyorsan,

Rabbini hiç unutma, aklından çıkarma,

İçin-dışın temiz olsun, kimse hakkında kötülük düşünme, kötü niyet besleme, elini-yüzünü, ayağını, gözünü-kulağını, başını = düşünceni temiz tut (= Abdest), 

Yönün hep kıble = Kâbe = Allah’ın Evi = Beytullah olsun,

Allah’ın Kitâb’ını beş vakit = her vakit oku, Onda O’nun emir ve yasakları var; Fatihâ, bunların özü-özeti; daha geniş bilgi istiyorsan zammı sûre oku, Elemtera ve aşağısı ile yetinme,

Sadece Rabbinin Huzurunda = Önünde eğil (= Rukû et) ve sadece O’na secde et,

Sadece Rabbinin Hayy (= Ebedî Diri = Ölümsüz) olduğunu unutma, ama Elçisine (Elçilerine) ve Salih kullarına da “selâm”! ver (= Tahıyyât),

O’nun iyilikleri ve kötülükleri yazan (= Kirâmen Kâtibîn) meleklerini de unutma; etrafına/sağına-soluna da “selâm ver!”, duyarlı ol,

Beş vakitte benden aldığın dersi her vaktine yay, diyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET