SANKİ...

Dün akşam ‘Yasak Ağaç’ başlıklı son yazımı gönderdikten 15-20 dakika sonra telefonuma şöyle bir mesaj düştü. Özetle, “... sanki sana gönder diyen var!...”. Bu mesajın ne demek istediğini düşünürken, sanki kelimesi kafama takıldı. (Takıntılı biriyim, bişeyi anlamadan rahat edemem!).

Önce, bir ön açıklama : Bilen biliyor, ben bu tür mesajları yaklaşık 5-6 yıldır gönderiyorum. Kime? Telefonumda numarası kayıtlı olan kişilerden tepki vermeyeceğini tahmin ettiğim kişilerle, beni Whatsapp gruplarına dahil edenlere. Bu grupları ben kurmadım (oluşturmadım), birileri beni oralara dahil etti. Daha önce de kişilerden ve gruplardan buna benzer tepkiler gelmişti, ben de o kişilere ve gruplara artık mesaj (yazı) göndermemiştim; şimdi de öyle olacak ama bu yazı, o mesajı gönderene gidecek.

Elbette bana bir gönder diyen yok; aslında ben bu yazıları kime göndereceğimi BİLMİYORUM. Bilsem, tepki verecek insanlara (ve gruplara) gönderir miyim?!. Öyleyse niye gönderiyorum?!. Belki de bilmişlik taslıyorum; kendimi ispatlıyorum, 60 yaşına geldim, toplumda kendime bi yer edinemedim, kimseye kendimi kabul ettiremedim, bu yazıları bu iş için kullanıyorum. Bu cevapla tatmin oldunuz mu, eminim duymak istediğiniz cevap buydu!.

Neyse, ben takıntılı! olduğum sanki’ye geçeyim. Sanki’yi önce dilbilgisi açısından; sonra da Kitâb’taki yeri açısından düşündüm. Dün gece geç saatlere kadar uyu(ya)madım.

Sanki’nin cümleye etkisi ve katkısı ne; sanki, edat mı bağlaç mı?!. Edat olsa, sanki’yi cümlede yok sayınca anlam tersine döner; bağlaç olsa, sanki cümleden atılınca, anlam çok da fazla bozulmaz. 

Sanki’li cümle örnekleri :

Önce bize yazılan cümle. 

Sanki, sana gönder diyen var. (Acaba bu arkadaş ‘san ki’ yazacaktı da sanki mi yazdı = sanki’nin ki’sini yanlışlıkla bitişik mi yazdı?! Olabilir mi? Olabilir ama “mesajı tonlaması” ona işaret etmiyor; biraz da ‘kızgın’ ve ‘yeter artık’ der gibiydi!.)

Sanki âlim, her konuda (konuşuyor) yazıyor. 

Sanki âlim, her konuya (mevzûya) itiraz ediyor.

Sanki yedim. (İstanbul’da biri, böyle diyerek bir camii yapmış ya da yaptırmış.)

Sanki Müslüman.

Bir de bağlaç olan, olma ihtimali olan sanki’li bir cümle yazayım. 

Sanki onunla konuşmak meseleyi çözecek. Bu cümledeki sanki, sanırım, san ki = farzet ki şeklinde de yazılabilir.

Edat olan sanki’leri atınca, cümlenin anlamının ne kadar değiştiğine dikkat edin!. Sanki Müslüman = Aslında Müslüman değilken; sanki’yi atınca Müslüman oluyor. 

Bana yazılan cümledeki sanki’yi atsam, cümle, ‘sana gönder diyen var.’a dönüşür; halbuki bana, gönder diyen, yok. Dedim ya, ben bu yazıları birileri bana, “gönder”! dediği için göndermiyorum; kime göndereceğimi de bilmiyorum.

Şimdi de Kitâb’ta sanki.

Sanki’nin Arapça karşılığı keenne; bu kelimeyi üşenmedim Mu’cem’den epey aradım ama bulamadım; tesadüfen! (tesadüfe inanmam) sadece bir yerde A’raf, 187. âyette rastlayabildim. Âyetin bağlamını yakalamak için biraz geriye gittim; 181’den 188’e kadar okudum. Siz de okuyun. “Onlar, (onların kim olduğu bağlamda) Sana (Senin iki de bir hatırlatıp durduğun bu) kıyamet (de) ne zaman kopacak (mış)?!, diye soruyorlar... sanki Sen bu konuda bişey biliyormuşsun gibi = keenneke hafiyyun anhâ.” Muhataplar kimler, bu diyalog kimle kim arasında geçiyor?!. Efendimize bu soruları kimler soruyor? Ona bi zahmet sizler bakın.

Efendimiz, kıyametin ne zaman kopacağını bilmemesine rağmen, insanlara sürekli kıyamet ve hesap hatırlatması yapıyor.

Şimdiii.., şöyle bir cümle kursam, haddimi aşmış olur muyum!; olursam, Rabbim affetsin, eder inşâllah.

Sanki, bu iş, birazcık da olsa buna benziyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET