UBÛDİYET
Ubûdiyet, kulluk. Abd (عبد)’den. İbâdet (te’abbud), Ma’bud, Ma’bet de aynı kök. Kulluk diye çevrilen ubûdiyet, Rabbe kayıtsız-şartsız bağlılık, güven ve teslimiyettir.
Kul kelimesi, Osmanlıda Padişaha olan teslimiyet için de kullanılır; Yeniçerilere kul denir; onların ağası da kulağasıdır.
Kul, köledir; (savaşta, güç kullanılarak) esir alınmıştır. Abd ise, gönüllü teslim olmuştur. Kul, herkese inanıp! teslim olabilir ama abd, sadece Rabbi olan Allah’a inanır (= Mü’min) ve teslim olur (= Müslüman).
Abd-Rab ilişkisi, güven (emn, emniyet = iman) ilişkisidir. Efendi-kul ilişkisi diyalektiktir, çatışmacıdır. (Marx).
Abd, Rabbinden başkasına “kul” olmaz, itaat etmez, tapmaz; kul, herkese itaat edebilir, tapabilir.
De ki : Ey kâfirler!. Sizin kulluk yaptıklarınıza (taptıklarınıza) ben yapmam (tapmam). Siz de benim kulluk yaptığıma (taptığıma) kulluk yapmaz, tapmazsınız. Bu, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Sizin dininiz size; benim dinim bana. (Bknz. 109/1-6.)
Ben, sadece Rabbime “kulluk = itaat” eder; sadece O’nun dinine (kurduğu düzene) bağlılığımı beyan ederim. Siz, O’ndan başka efendilere (rablere) (de) kulluk = itaat eder, onların kurduğu düzenleri (dinleri, ideolojileri) de benimser ve savunursunuz.
Benim Rabbim, beni (sizi de) yaratan, yediren-içiren, yaşatandır, Ben O'na, ... siz, yaratılanlara, yiyip-içen ve “sıçanlara”! kulluk edersiniz, ediyorsunuz!...
Ben sadece O’na kulluk = ibâdet ederim = “iyyaKe ne’abudu...” (1/5.) Kullukta = ibâdette O’na kimseyi ortak koşmam (= şirk). Siz, ubûdiyetinizi sadece O’na değil, başkalarına da yapar; bunun için şirk-etler kurarsınız; bunu da, 'onlar (o ortaklar) bizi O’na daha çok yak(ın)laştırsınlar (zülfâ, zülüf) diye', yapıyoruz der; bu şekilde gerekçelendirirsiniz. (Bknz. 39/3.)
Yorumlar
Yorum Gönder