KURGU ve HAKİKAT

Hakikatten bağımsız her bilgi kurgudur. Kurgu, olgulara (ve olaylara) dayanır. Kurgu, olgulardan (ve olaylardan) elde edilen bilgidir. Allah’tan başka hiç kimse, olguları (ve olayları) olduğu gibi ve olması gerektiği gibi kavrayamaz; ancak kavrayabildiği kadarını bilgi hâline getirir.

Bilgi, zihinseldir; olgu, olmuş bitmiş şeydir. Olgunun diğer olgularla (olaylarla) tam ilişkisini zihin tam kuramaz = bilemez. Bu açıdan olgu, dolayısıyla bilgi, hakikat değildir; olsa olsa hakikate bir işarettir. 

Böyle bakarsak, hakikati sadece Hakk bilir ve Hakk belirler.

Hakikat nedir?

Hakk’ın bildirdiğidir. 

Hakk’ın bildirdiğinden başka hakikat yoktur.

Pekiî, biz bu hakikati nasıl biliriz?

Hakk’ın bildirdiğine (= Vahye) inanarak.

Vahyi de herkes farklı farklı anlıyor denirse, o zaman da o anlayışlardaki mutabakata bakılır; kimse kimseye hakikat dayatamaz!.

Efendimizin vahiy anlayışı (yaşayışı = sünneti) o günün hakikati idi. Biz bugün kendi hakikatimizi (yaşayışımızı) Vahyin Hakikatine uydurmak zorundayız.

Bugünün en önemli meselesi, bunu nasıl yapacağımızdır. Bu konuda Efendimiz (Efendimizin o günkü yaşayışı = sünneti) bize örnektir. Efendimiz, o günün siyasal, toplumsal, coğrafi, kültürel şartlarında Bu/O Hakikati hayat kılmıştı; biz de bugünün siyasal, toplumsal, coğrafi, kültürel şartlarında Bu Hakikati hayat kılmalıyız.

Bu da en başta ve en temelde İlâh’ta “uzlaşma”; yani “Lâ ilâhe illâ Allah” Hakikatini iyi anlama ve onu samimiyetle içimize iyi sindirme ile mümkün; merkez nirengi noktası burası!.

Hakikat, Hakk’tır (c.c.).

Sadece Hakk’a kul olmayı kabul edenler, Hakikatte birleşebilir; öbürleri ‘hakikati’! yorumlarlar, kurgularlar, ‘hakikate’! kendi perspektiflerinden bakarlar; Hakkın baktığı 360°’lik perspektiften bakamazlar. Hakk, arşa istiva etmiştir; Hakk dışında kimse arşı istiva edemez ve Bu Hakikate ulaşamaz.

Hakk’ın TEKLİĞİNE/BİRLİĞİNE, O’nun Hakikat anlayışına (= İslâm’a = Kur'ân’a) inanmayan, hakikati sadece kendine göre kurgular; “ilâhehû hevâ” budur, şirk ve küfür budur; buna ‘bilgi’! dense bile.

Hakk’a inanmayan kimseler hakikat konusunda anlaşamaz; her birinin kafasından bir ses çıkar; herkesin hakikati kendinedir. Onlara sorsanız  ‘hakikat savaşı’ veriyorlardır; oysa kendi aralarında savaşırlar. Bu da, bir tür “ilâhların çatışmasıdır.”!.

“Lâ ilâhe illâ Allah”ın olmadığı yerde ilâhlar hep çatışır. ‘Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar. = Fikirlerin çatışmasından hakikat ışığı doğar.’  dense de, işler gerçekte öyle yürümez; bu çatışma bitmez.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET