ZİHNİYET ve HAYSİYET

Zihniyet, zihin yapısı, anlayış; haysiyet, şeref, onur, itibar.

Zihniyet değişmeden haysiyet değişmez.

Her zihniyet, kendini haysiyetli kabul eder. Kimse kendi haysiyetine toz kondurmak istemez.

Pekiî işin içinden nasıl çıkacağız?!.

Haysiyetsiz kimse yok mudur?!.

Haysiyete izzet/ızzet anlamı verirsek ve ızzeti de El-İlâh’ın = Allah’ın tekeline terk edersek, mesele çözülür. Kitâb, “innel ızzete lillâhi cemîan = ızzet tümüyle Allah’a aittir.” (4/139. 10k/65. 35/10) diyor. O, kime ızzet = haysiyet vermişse, haysiyetli olan odur. Bu da zihniyette ve tiyniyette/tiynette = ahlâkta (söz, hâl ve harekette) = O’na kullukta kendini belli eder.

Kendini bilen biri (ben haysiyetliyim, şerefliyim, bilgiliyim, şu soydan geliyorum diye) övünemez; birilerinin kendini övmesine de sevinemez. Benim, bizim damarlarım(ız)da asil kan akıyor diyemez.

Rab karşısındaki mahviyet, kullara izzet olarak yeter; o mahviyettir onları kullar karşısında haysiyetli = şerefli yapan.

Herkes, ben senden, benim kavmim (soyum, milletim) senin kavminden (soyundan, milletinden) şereflidir (haysiyetlidir) derse (= kendini ve kavmini över ve övünürse), biz insanlığı hangi ortak paydada toplayacağız, nasıl bir araya getireceğiz ?!.

Bugün BM’ye (Birleşmiş Milletlere) üye 193 ülke var; bu ülkelerin biçoğunda micro-milliyetçilikler körükleniyor; etnik iç savaşlar yaşanıyor, bu ülkelerin de bölünme ihtimalleri var.

Bu gidiş nereye?!.

Bizi bir arada tutan mayaya ne oldu; bu mayayı kim bozdu?!.

Buna, Prof. Yalçın Koç ‘Anadolu Mayası’ dese de bu aslında İslâm Mayasıdır. Bu mayaya “milliyetçilik”! (milliyetçiliği, kavmiyetçilik anlamında kullandım, kullanıyorum. Eskiden millî, dinî idi. Gökalp, bu kelimenin mayasını bozdu.) sadece renk vermeli, mayanın tadını bozmamalı; başka türlü birlik-beraberlik kurulamaz. Bırakın etnisiteye dayalı birlikleri (Arap Birliği/PanArabizm, PanTürkizm, PanSlavizm, vb.), bir ailenin, aile şirketinin içindeki birlikler bile, zihniyet (görüş) ve menfaat farklılığından dolayı uzun süre yaşayamıyor.

Sadece İslâm, yakın menfaati öteki için önceler, asıl kalıcı menfaati öteye öteler. Böyle bir fedakârlık kurulmadan insanlar arasında birlik ve beraberlik sağlanamaz.

‘Rabbena hep bana’ diyenlerle yol yürünmez; onlar yol arkadaşlarını yolda (aç-susuz ve yapayalnız) bırakırlar.

Zihniyet değişmeli.

Bu düzen değişmeli. 

Bu yaşam biçimine artık bir son verilmeli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET