İNZÂR

İnzâr : Korkutma. Uyarma. Kök, nezr. Nezr, uyanık olma ve adak veya kurban.

“Biz Seni onlara uyarıcı (= nezîr) ve müjdeleyici (= beşîr) olarak gönderdik.” (2/119. 33/45 ve daha 128 yerde geçer.)

Uyarma, gelecekte olacakları haber verme ve korkutmadır. Gelecekte olacak olanlar “kesin olarak bilinmezse”, bu uyarma havada kalır, âfâkî olur. Bir Elçi, (kesin) bilgisiz bir uyarı = korkutma yapabilir mi?!. Yapmaz, yapamaz. Öyleyse, bu uyarma/uyarı (= korkutma), kesin bilgiye dayalı bir korkutma.

Gaybî yardım (= Vahiy desteği) olmazsa, akıl, kesin bilgiye ulaşamaz. Aklın bilmediği şeyler, bildiği şeylerden çook daha fazladır. Akıl, bildiği şeylerle bir “gelecek tasavvuru” kuramaz; bilmediği şeyler, mevcut bilgisini alt-üst edebilir, kurduğu paradigmayı çökertebilir.

Gaybı (ve şehâdeti) Bilen, nasıl yaşanırsa, herkesin âkıbetinin ne ve nasıl olacağını önceden bildirmiş ve bizlere uyarıcılar (= Elçiler, Kitâb’lar) göndermiş; buna da din demiştir.

O uyarıcıların (= Elçilerin) uyarılarına göre yaşamak, müjdeyi hak etmektir. Bu da O’nun yoluna kurban (= nezr) olmakla mümkün.

O uyarıcıların (= Elçilerin) uyarılarına göre yaşamazsak, esas korku ile işte o zaman karşılaşacağız. (Önceki korku/uyarı, başa gelecekleri önceden haber veren bir korku = uyarı; son korku, bizzat gerçekleşen = gerçek olan bir korku.)

Elçileri, kâhinlerden (ve şamanlardan) ayıran, yakîn/kesin bilgidir; bu bilgi de ancak İlâhî Vahiy ile mümkündür.

İlmî bilginin kesinliği (kuşatıcılığı) yanlışlanabilirlik ilkesi (Thomas Kuhn) ile 19 ve 20. yüzyılda yara almıştır. İlim, gaybı bilemez, somut dünya (olgu ve olaylar) ile ilgilenir; deney ve gözlemle ve aklî çıkarımla/kıyasla “güçlü tahminler” yapar; insanlara (insanlığa) rehberlik yapamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET