ZÂT

Zât : Kişi. Nefs. Öz. Kişinin “hakikati ve kendisi”.

Bu kelime (= zât), Allah için de insan için de kullanılır. Allah’ın Zât ve Sıfatları; zât-ı muhterem gibi. Nefs, Allah için kullanılmaz. Allah, ‘inneHû âlîmun bi-zât-is sudûr’dur. O, gönüllerde olanı bilir. (35/38. 67/13.) Sudûr, sadrın çoğulu. Sadr, göğüs, sîne (= iç), gönül demek; kalp, yürek anlamı da var. Sadr-ı âzam, yüce reis, başvekil.

‘bi-zât-is sudûr’a, gönüllerde olan, anlamı veriliyorsa; olan, zât; gönüller, sudûrdur. Gönül, kap mı; o kapta olan da zât mı?!.

Sudûr teorisinin kökü/aslı da sadr.

Zâtın nefisten ve sadrdan farkı ne?!.

Nefis, zâta üflenen nefes/rıyh, ruh. “ve nefahtu fîhî min rûhî.” (15/29.) Nefste, içerde/sadrda olan, iyisi ile kötüsü ile zât. Orada (= nefiste), taqvâ ve fücur var; (içerdeki!) zât, bunlardan birini seçiyor. (İnsan bütünlüğü söz konusu olunca, aslında için-dışın pek bir önemi kalmıyor.)

İnsan olmak veya olmamak, bu seçimi yapmak ve ona göre yaşamaktır. 

“ve nefsin ve mâ sevvâhé. feelhemehâ fücurehâ ve taqvâhâ.” Nefse ve onu şekillendirene; ona fücur ve taqvâsını ilham edene andolsun ki!. (91/7-8.) “Onu temizleyen, kurtulmuş = kad efleha men zekkâhé; kirli tutan haybeye (hâbe) yaşamış = ve kad hâbe men desséhé.” (91/9-10.)

A’raf, 205’de, “Rabbini nefsinde sabah-akşam (her zaman) yalvarıp-yakararak, korkarak, gizli-gizli (sessizce, içten) an/hatırla/zikret!. Gafillerden olma!. = vezkür rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli velâ tekün minel gâfilîn.” denir. Bu hâl, nefsin taqvâyı seçmesi, taqvâya yönelmesi, insan olmasıdır.

Beden-ruh ayrımı, zannımca bize Yunan’ın mirası. Ruh (rıyh), nefisteki can, soluk, rüzgâr. Zât, bu ruhun (rıyhın), nefisteki canın, soluğun, rüzgârın “kendisi, bütünlüklü hâli”!. Zât, taqvâyı seçerse, zât-ı muhterem oluyor; fücuru seçerse, esfel-e sâfilîne düşüyor. 

Hâlâ bu ayrımlar (zât, nefis, ruh, sadr) gönlümde (zihnimde) olgunlaşmadı. Bu konuda bilgisi (fikri) olanlardan yardım rica ediyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET