İSLÂM'IN ve İMANIN ŞARTLARI

İslâm'ın Şartları

Müslüman olmak, Kelime-i Şehâdet (= Tevhîd) getirmekle başlar. = Kişi, Kelime-i Şehâdet (= Tevhîd) getirerek Müslüman olur = İslâm’a girer. Bu, Müslüman olmanın = İslâm’a girmenin tek şartı değildir; dört şart daha vardır. Namaz kılmak = Salâtı ikâme etmek. Oruç tutmak. Zekât vermek ve Hacca gitmek. Bu dört şart, fiildir = eylemdir; sözle değil, eylemle (= amelle) yerine getirilir.

Namaz, hem bireysel hem de toplumsal bir eylemdir; tek başına da cemaatle de kılınır = edâ edilir; cemaatle edâ edilmesi çook daha iyidir. İnsan, toplumda (= bir cemaatin içinde) eğitilir. Cemaat, yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşma demektir.

Oruç tutmak, belli bir süre aç kalmak, açın hâlinden anlamak, nefsin (!) emrine girmemek, ihtiyaç kadar yemek-içmek ve ihtiyaç fazlasını vermektir.

Zekât, kazanılan maldan verilir; bununla toplumdaki (= cemaat içindeki ve dışındaki) fakir (= muhtaç) insanlar gözetilir, desteklenir. (Zekât verilirken, fakirlere (= muhtaçlara) ve o malı bize veren Rabbe teşekkür edilir. Rabbe, Ya Rabbî Sen bana imkân (sağlık-sıhhat, güç vb.) vermeseydin, ben bu malı nasıl kazanabilirdim; fakirlere de, siz bizim velînimetimizsiniz, siz olmasaydınız biz kendimizi nasıl temizleyebilirdik, DENMEZ, düşünülür.)

Hacc etmek, İslâm’ı evrensel kılmak için gayret etmektir. Hacc, hem malî hem bedenî (aynı zamanda fikrî) bir ibadettir.

Bu dört şart da gösteriyor ki İslâm, sadece sözlü/sözde = sözle yetinen bir din değildir. = Müslüman da sadece sözlü/sözde = sözle yetinen bir dindar değildir.

Sadece, “Lâ ilâhe illâ-l Allah, Muhammed-ür Rasûlüllah.” demekle, dinin, Müslümanlığın (tüm) şartları (= gerekleri) yerine getirilmiş olmuyor. Müslüman, bu malî ve bedenî ibâdetleri de gönüllü olarak yerine getirmek “zorundadır.”!. Hem gönüllü, hem zorunlu nasıl olur, demeyin; iman kâmil olursa, olur.

İmanın Şartları :

Allah’a, Meleklerine, Elçilerine (= Peygamberlerine), Kitaplarına, Âhiret Gününe (Hesaba, Cennet ve Cehenneme) ve İlâhî Takdire (= Kazâ ve Kadere) iman.

Allah’a iman, bizi şirkten (= her türlü parçalanmadan) korur, bize emniyet ve güven verir.

Meleklere iman, Allah’ın Mutlak Melîk (= Mutlak Kral) olduğunu gösterir. O, herkese, Kendisine isyan etmeyen meleklerini (= askerlerini, memurlarını) gönderir; onları korur-gözetir ve onlardan haber alır. Aslında O’nun meleklere (de/bile) ihtiyacı yoktur ama biz ‘böyle/öyle’! bir durumu bilemeyeceğimiz, anlayamayacağımız için, melekleri O’nun melekeleri (= güçleri, askerleri) olarak okur, anlar ve öyle inanırız.

Elçilerine iman, meleklerine iman gibidir; tek fark, meleklerin bizim cinsimizden olmaması, Elçilerin ‘bizden’ olmasıdır. Biz, bizden olmayan Elçilerle muhatap olsaydık, onlar bizim gibi değil ki!, derdik. “Allah, insanlardan ve meleklerden Rasüller = Elçiler seçer...” (22/75.)

Kitaplara iman, Allah’ın bize gönderdiği Mesaj’lara imandır = güvendir. O Kitâb’lar bize yol gösterir = bize hidâyet verir. Kitâb’lar Elçilere iner; Elçiler, O Kitâb’ları bizzat uygularlar ve bizlere örnek olurlar.

Âhiret Gününe iman, gönderilen O Elçilere ve Mesaj’lara (= Kitâb’lara) uygun yaşayıp-yaşamayanların tespiti, cezâ ve mükâfatı için zorunludur. (Aslında cezâ, mükâfatı da kapsar.)

İlâhî Takdire (= Kazâ ve Kadere) iman, (istismar edilmezse!) insana haddini (ve Rabbini) bildirir; insanın pısırıklaşmasını (veya bir böcek olmasını) da tanrılaşmasını da önler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET