DÜALİZM ve DİNAMİZM

Dinamizm, düalizm iledir. Düalizm ise, iyinin-kötünün, güzelin-çirkinin, doğrunın-yanlışın (mavi kuvvetlerin-kırmızı kuvvetlerin, rakiplerin) varlığı ve çatışması demektir. Bu güçler ve çatışmalar olmasa burada hayat olmaz. Ötedeki hayatı “tam” bilmiyoruz. Diyalektik (= tez-antitez ve sentez) de bu çatışmaya dayanır. Işık da (= elektrik de) iki kutbun çatışmasıyla (+/-) oluşur. İnsanda da buna benzer iki kutup vardır. = taqvâ ve fücur.

İnsan, akıl ve iradesi ile bu kutuplardan birini seçer; öbürünü reddeder. Bazen, belki de çoğu zaman, bir ona bir öbürüne meyleder. İstikrar, birinde karar kılma ve samimî olmadır. Kişi istikrarlı olsa bile, öbür kutup o kişinin yakasını ölünceye kadar bırakmaz ama istikrar (= samimiyet) arttıkça, öbür kutbun gücü azalır.

Müslüman, taqvâ kutbunda istikrar (= samimiyet, ihlâs) sahibi olan adamdır. Bu samimiyet ve ihlâs onu Rıza’ya ulaştırır; onun için hayata dinamizm ve anlam katan da budur.

Müslüman için öte dünyadaki dinamizm, buradaki bu samimiyetinin ve ihlâsının sonucuna ulaşma beklentisi veya arzusudur.

Kâfir için öte dünyadaki dinamizm de, burada yaptığı yanlış tercihinin ona verdiği tarifsiz pişmanlık, acı ve Rıza’dan mahrumiyettir.

Modern psikolojide, alt-ben/üst-ben, bilinç-bilinçaltı meselesi de bu tür bir çatışmayı imler. (Bence, sanki) Freud, bilinçaltını, sadece altta/aşağıda görür/varsayar, oysa üstte/yukarıda da bilinçaltı (= bilinmeyenler) olmalıdır ve bilinç, ortada bir yerde durmalıdır. Bilincin yukarı doğru tercihi, taqvâya; aşağı doğru tercihi, fücura şeklinde anlaşılmalıdır. Nevrotikler, bu tercihte büyük oranda “kararsız” kalanlardır. Kararsızlık da fücuru tercih de, patolojik (= hastalıklı) bir durumdur.

“İhdina’s sırât-al müsteqîm.” (1/6.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET