KURBAN
Kurban : Yakınlaşma. Yaklaşma.
Akraba da aynı kök : (KRB/KURB/قرب)
İbâdet olarak kurban, Rabbe yakınlaşmak için “kurban = hedy” sunma/kesme; zibh, nahr, sacrificate ya da offering.
Bizi O’na yak/ın/laştıran, kurbanlarımızın etleri ve kanları değil, taqvâmızdır. Taqvâ, sahip olduğumuz her şeyi (canımız dahil; İbrâhim a.s. canından çook daha kıymetli olan oğlunu bile kurban etmeye kalkmıştı!) O’na = O’nun yoluna kurban edebilme duygusu = bilincidir.
Arefe/Arife, Rabbi bilme; kurban, O’nu bilince “bayram etme” ve her şeyi O’nun için = O’nun yoluna verme = kurban etmedir.
Her din, Tanrı’sına (Tanrı’larına) kurbanlar sunar; her dinin “şehidi” olur. Dinler tarihinde ve mitoloji tarihinde bunun bolca örneklerini görebiliriz; önemli olan, “hangi din ve hangi Tanrı için” kurbanlar sunduğumuz, şehit olduğumuz, kurban olmayı ve şehit olmayı göze aldığımızdır.
Arife/Arefe bunun içindir. Arifede/Arefede bunu bilmeyen = netleştirmeyen, “Yanlış Tanrı’ya” kurban kesmiş, kurban olmuş olabilir!. Kurban keserken getirilen Tekbir, bu yanlışlığa meydan = fırsat vermemek içindir.
“De ki: Benim salâtım, nüsüküm = ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
(6/Enam, 162.)
Nüsük, genel olarak tüm ibâdetler; özel olarak da kurban için kullanılır.
Yorumlar
Yorum Gönder