İYİ-KÖTÜ

İyi-Kötü. Arapça adı ile hayır ve şer.

İyi, hem dinin hem ahlâkın hem de felsefenin hedef konusu. 

Dinin, iyi ile ilgilenmesi ile felsefenin iyi ile ilgilenmesi aynı değil; ahlâk zaten düşünce/teori değil pratik. Bu üç disiplinin (felsefe, din ve ahlâk) amacı aynı : En yüksek (en iyi) iyiye ulaşmak. Felsefe, düşünce/teori olarak; din, hem düşünce/teori hem de ahlâk = amel/eylem olarak en iyiye ulaşmak ister. Felsefe de din de, en yüksek mutluluğu en yüksek iyide görür ama felsefenin iyiye ulaşması ve iyiyi bilmesi ile dinin iyiye ulaşması ve iyiyi bilmesi aynı değildir.

Felsefenin en iyisi, en soyut, en tümel, en aklî olandır; o, en aşağıda bulunmaz.

Dinin en iyisi de en soyut, en tümel, en aklî olandır ama onun eserleri/işaretleri en aşağıda da “görünür”!.

Felsefe bir ağaca (toprağa, suya, güneşe vb.) iyi demez, onu (onları) iyi görmez. Din, ağaçta da (tüm varlıkta da) bir iyilik görür ve o iyiliğin Tanrı’dan olduğunu bilir. = Tanrı, bize yarattıkları ile “görünür”!.

İyinin insana bakan yüzü de, “iyi insanda” görünür. Tanrı, “varsa ve iyi iyiyse”! “O”, “iyi insanda görünür.”!. Kötü insanda Tanrı gözükmek/görünmez. Kötü insanda gözüken, "Tanrı’nın yokluğudur"!, çünkü Tanrı İyi’dir. Bir insanda “iyi”, hiç görünmüyor/gözükmüyorsa = o insan hiç iyi düşünmüyor, hiç iyi iş yapmıyorsa (iyi davranmıyorsa), ‘o insan için Tanrı YOKTUR!!, her ne kadar o, ben (İyi) bir Tanrı’ya inanıyorum dese de.

“Tanrı her yerdedir.” sözü, iyi = iyilik her yerdedir demektir. Nefes alabilmemizin, düşünebilmemizin, görebilme-duyabilme, bir yudum suyu içebilme, bir lokma ekmeği yutabilmemizin ... Tanrı’nın bize bir iyiliği olduğunu biliyorsak, Tanrı bizimledir; bilmiyorsak, Tanrı “bizde yoktur.”!.

Herhangi bir Tanrı’ya inanıyorsak!, O Tanrı, bizde bilinç = iman ve davranış = amel olarak “görünmeli/gözükmeli”!; başka türlü hiç kimse Tanrı’yı (bibaşkasına) gösteremez. = O, bizde ‘başka türlü’ görünmez/gözükmez.

İyi adamda İyi Tanrı; kötü adamda kötü Tanrı görünür = gözükür. Tanrı, benim düşüncemde görünüyor diyen adam, belki inanan adamdır ama biz onun inanıp-inanmadığını (düşüncesinin sahihliğini) bilemeyiz = göremeyiz; onun iman (inanıyorum) sözüne güvenebilmemiz için  “onda Tanrı’yı” iyi iş = salih davranış olarak görmeli/test edebilmeliyiz. Bu iyi iş = salih davranışlar onda (o insanda) görünmezse, (felsefecilerin teorik olarak yaptığı gibi) ‘onun Tanrı vardır’ demesi, belki mümkündür ama Tanrı’yı bize ispat etmesi (= göstermesi) mümkün değildir.

Tanrı’yı kendimize ve başkalarına etkili bir şekilde “anlatmak” istiyorsak, O’nun fiilleri (O değil!.) bizim üzerimizde = bizde görünmeli.

Bir ağaç (yaprak, çiçek, vs.), “kendine göre” O’nu bize gösterirken, biz kimi, kime, nasıl gösteriyoruz?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET