İBRÂHİM'İN KUŞLARI

Hz. İbrâhim, Bakara sûresi 260. âyette, “Rabbine, Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster!, demiş; Rabbi de Ona : (yoksa) inanmıyor musun?!, diye sormuştu. O : hayır (belâ), inanıyorum ama kalbim mutmain olsun = yatışsın istiyorum (Rabbim), demişti. Allah da Ona : Dört kuş al! ve bunları kendine alıştır! (fesurhünne!); sonra onlardan her birini (minhünne cüz’en) bir dağa koy, at! (ceale fiili kullanılıyor); sonra onları çağır, onlar Sana koşarak geleceklerdir. Bil ki, Allah Azîz ve Hakîm’dir.” demişti. (2/260.)

Süleyman Ateş, âyetteki “fesurhünne” kelimesinin, kesme ve parçalama anlamında değil, ‘emhilhünne’, temhil, kuşlarla ilgilen, onlarla vakit geçir, onları kendine alıştır ve onları tanı!, anlamında olduğunu söyler; temrin ve tedrib de eğitme, yakınlaştırma, alıştırma ve tanıma anlamındadır.

Âyetteki bağlama -- ki bağlam, ölülerin nasıl diriltileceğinin bilinmesi meselesidir -- ve cüz kelimesine bakarak, bir çook Meal ve Tefsir fesürhünne kelimesine kesme, parçalama anlamı vermiştir. Cüz kelimesi, Hicr, 44’de ‘her biri’ anlamında kullanılır; denilir ki : ‘cehennemin yedi kapısı vardır, her bir kapısı bir gruba tahsislidir.’ Buradaki yedi, çokluktan kinayedir; bu, bir çoook kapısı vardır, her kapıdan grup grup insanlar girecektir, demektir.

Ölülerin diriltilmesi (= insanların Rabbin Huzuruna dönmesi/gelmesi), farkında olunsun-olunmasın!, aslında herkesin, her insanın Rabbine fıtratı gereği alışık olmasına alâmettir/işarettir; çünkü herkesi yaratan (Fâtır) ve onları Kendine alıştıran (Rab) Allah’tır; kimi bunun bilincinde = farkındadır, kimi de değildir. Farkında olmayanlar (= Rablerini = terbiyecilerini unutanlar), mahcup ve pişman dönecekler; O’nu unutmayanlar (= zikredenler = O’na ibâdet edenler = O’nun dediğini yapanlar,  O’na döneceklerini bildikleri için ona göre yaşarlar ve her dâim, “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn râciûn” derler. (ayrıca bknz. 2/43-46.) 

O’nun emrine = dinine uygun bir hayat, O’na kavuşma, O’nunla buluşma temrinidir. Temrin de, temhil ve tedrib (ve de tesruh/fesurhünne) gibi bir alıştırma ve alışmadır; tesruh/fesurhünne, hayvanın insana alışması ise, teabbüd (= kulluk) da, insanın Rabbine alışmasıdır.

Burada Rabbimize O’nun dediğini yaparak alışmaz ve O’na yakınlaşmazsak = O’nu unutursak (= gaflet), yarın O’na mecbûrî, zorunlu yak(ın)laştığımızda işimizin çook zor olacağını, çoook büyük azaplar, ıstıraplar ve acılar çekeceğimizi bilelim, derim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET