RUH DURUMUMUZ

Klasik insan anlayışımız, insanı ruh ve beden diye ikiye ayırır ve ona düalist bakar. İnsan, her ne kadar ruh ve bedenden oluşsa da o, gerçekte bölünemez bir bütündür. İnsanı bölerek anlamaya çalışmak, onu anlamamak, anlayamamaktır; insan, bütünlenmeden, onun ruh ve beden bütünlüğü birlikte ele alınmadan o tam ve iyi anlaşılamaz. İnsanın bedeni, onun kesîf (yoğun, maddî); ruhu, latîf (hafif, manevî) yanına karşılık gelir. Ruh = insanın kendi, isterse kendini göğe (yücelere) de yükseltir; yere (toprağa) da alçaltır, hatta yerin dibine bile geçirir. (Ahsen-i Takvîm ve Esfel-e Sâfilîn). Ruhta = insanda, akıl, irade ve vicdan (= fıtrat) yüklüdür.  İyilik, ruhun = insanın yükselmesi, vicdanın (fıtratın) temizlenmesi; kötülük de ruhun = insanın, vicdanın (fıtratın) alçalması demektir; ruh, iyilik ve kötülük için bedeni/ni kullanır; beden, ruhun topraktan yapılmış âletidir; bu âlet olmadan burada iş yapılamaz.

...

Bu kısa girişten sonra sanırım, ruh durumumuzun kötü olmasını, yaşadığımız bu deprem dolayısıyla bedenimizin, bedenlerimizin zarar görmesine bağlayabiliriz. 35.000 can kaybımız, 200.000 yaralımız, binlerce yıkımımız ve acımız var. Acı, bir duygudur; bu duygu, duyularla algılanır ve ruha (zihne/beyne!) iletilir. Modern nöroloji bilimi, ruhu beyinde arıyor; onun maddî bir özünün/tözünün olduğunu düşünüyor. Beynin nörolojik yapısı (nöronların yapısı) ve işleyişi hâlâ bir sır, muammâ!. Tıp, ölüme, beyin ölümü ile karar veriyor, vs... Dinde ise ölüm, nefesin (rîyhın) alınıp verilememesi, nabzın atmaması = ruhun bedenden çıkması = bedeni terk etmesi şeklinde anlaşılıyor. Ruhun, rıyh : rüzgâr, esinti, güç-kuvvet (tezhebe rıyhıküm 8/46); revh/revah : rahatlık, huzur, neşe; râha : rahatlık; reyhan : güzel koku, fesleğen kelimeleriyle; nefsin de, nefis : kişinin kendisi ve lezzetli; nefes : soluk; teneffüs : nefes tazeleme; enfes : çok iyi, çok güzel kelimeleriyle etimolojik (ve de semiyolojik) akrabalıkları vardır. Beden, olumsuz şeyler görür ve yaşarsa, rahat nefes alamaz, rahat edemez; bu da “ruh durumumuza = psikolojimize” etki eder. Sanki bedenle ruh arasındaki irtibatı bu nefes (nefis) sağlıyor!; “ruh üşüyünce” veya beden zarar görünce, nefes alış-verişimiz değişiyor.

...

Bencil insanlar = ruhunu bedenine ve dışarıya kapatanlar, duyarsızlaşır ve psikolojilerini “bozmak”! istemezler, sadece kendilerini düşünürler. Oysa, içerde ve dışarda yaşanan olumlu-olumsuz olaylar = acılar ve sevinçler, ruhumuzu = bizi “olgunlaştırır.”!. Bize göre musibet, şerr olarak görünen olaylar hayra; hayır olarak görünen olaylar da şerre dönüşebilir. Şerre/şerde (musibete) isyan, hayra/hayırda şımarıklık, insanı alçaltır; şerre (musibete) sabır, hayra şükür ise insanı yükseltir, yüceltir. Biliyorum, bunu söylemek kolay, ama iş başa gelince yapmak çok zordur; ama unutmayalım ki insan olmanın kendisi zordur. İnsanı bölerek iki uçta yaşayanlar = (sırf) bedenin maddî zevklerine göre yaşayanlar da (ruhunu bedenine kapatanlar da), bedeni ihmâl ederek münzevî (ruhî-manevî) bir hayat yaşayanlar da (bedenini ruhuna kapatanlar da) sözüm meclisten dışarı!, insan olmayı, insan kalmayı istemeyenlerdir. Bedenin iş yapması için beslenmesi ve ruhun emrine girmesi şarttır. Ruhun bedeni ihmâl etmesi de insanın, insan olmak için bişey yapmayı istememesidir. Bizler burada, bedensiz ruhu bilmiyoruz ve ruhsuz bedeni ise ölü kabul ediyoruz. 

Buradaki insanlığımızı görüntüdeki hâlimiz değil, eylemlerimiz (= yapıp-etmelerimiz, davranışlarımız) belirler. Kötü eylemlerimiz, bizi esfel-e sâfilîne düşürürken; iyi eylemlerimiz de bizi kemâle yükseltir, kâmil kılar. Bizler (= insan), aklını ve iradesini kullanarak, olmakta olan canlılarız; bu noktada egzistansiyalistlerle aynı düşünüyorum. Bu oluş için, burada bize (olumlu-olumsuz) bazı imkânlar verilmiştir; bunları kullanma (= değerlendirme) ölçümüze göre insan oluyoruz ve tüm yapıp-etmelerimizi (= davranışlarımızı) nefsimize (= kendimize) yüklüyoruz ve bu yükümüze göre de ötede yeniden “şekilleneceğiz, bedenleneceğiz”; çünkü bedenimiz olmadan herhangi bir haz (acı ve zevk = cennet-cehennem) almamız mümkün gözükmüyor.

Allah-u A'lem. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET