MÜŞKÜLÂT-ÜL KUR'ÂN

Müşkil, güçlük, zorluk ve çetinlik demek ama bu kelime Kur'ân ile kullanılınca, özellikle H/1 ve 2. yüzyıllardan itibaren “Kur'ân’da anlaşılması zor ve çetin konular ve çelişkiler”! şeklinde anlaşılmaya başlanmıştır. Bunlar, 8-10 başlık altında toplanır; bunların başında da irade özgürlüğü gelir. 1) Kıraat (= okuma) farklılıkları. 2) Kelime ve kavramların gerçek ve mecazî manaları. 3) Kelime ve kavramlardaki içlem-kaplam (= kapsam) meselesi. 4) Muhkem ve müteşabih konusu. 5) Olay bağlamının ıskalanması sonucunda anlamın zıtmış gibi görünmesi. 6) Harf-i Cerlerin kelimeye verdiği anlamı doğru anlayamama. 7) Kader ve 8) İrade meselesi. 9) Kölelik-cariyelik ve 10) Nesh (Nâsih-mensuh) meselesi.

İşin başında şunu kesin olarak belirteyim : Kur'ân’da çelişki yoktur, zor meseleler vardır = Ben böyle olduğuna inanıyorum. Kur'ân,  insanlar zorluk çeksin diye indirilmemiştir. Kur'ân'da meşakkat (liteşgâ, 20/2) ve harac (حرج, 7/2) kelimeleri, Kur'ân için olumsuz anlamda kullanılır. Kur'ân, Ona samimî (= ihlâslı) yaklaşanı biyerden alır biyere (= kemâle) doğru taşır, hayatı kolaylaştırır; insanın hayatını (= insanı) tekâmüle doğru bir yolculuğa çıkarır. Sözgelim köleci bir toplumdan, özgür bir topluma taşır. Kur'ân’ın indiği dönemde kölelik hâkimdi, Onun amacı köleliği (ve cariyeliği) tamamen ortadan kaldırmaktı ama Efendimizin ömrü yetmedi. Yine Kur'ân’ın indiği dönemde içki, su gibi içiliyordu; içkiyi aşamalı olarak kaldırdı... bunları = bu hükümleri, nasih-mensuh kapsamında görmemek; akan = reel yaşanan hayatın realiteleri/gerçekleri olarak görmek ve yaşanan hayatları kemâle taşıma olarak görmek gerekir.  Bu zor = müşkül = çetin meseleleri, hayattan kopuk Kantçı anlamdaki “salt/saf = teorik akıl” çözemez, iman = pratik akıl = ahlâk da şarttır. İlk sahabe nesli, Efendimizin de rehberliği ile Kur'ân’da müşkül bir konu bulamamışlardır, çünkü Onlar Kur'ân ile sadece teorik = düşünsel (= kelâmî) düzeyde ilgilenmemişler, emir ve nehiyleri bizzat hayatlarında uygulamışlar, hayatlarını “cahiliyeden asr-ı saadete” taşımışlardır.

...

 “Bildiklerinizle amel ederseniz, Allah size bilmediklerinizi öğretir.” hadisi ile, “Bizim için cehd (= gayret) edenleri (= çaba gösterenleri) yollarımıza hidâyet ederiz.” (29/69.) âyeti, zorlukların (= müşküllerin) aşılmasında bize kilit, hayatî bilgiler verir.

Başta oryantalistler olmak üzere, ‘Kur'ân’da çelişkiler vardır’ diyenlerde (Kur'ân’la sadece teorik olarak ilgilenen kelâmcılarda, ilâhiyatçılarda), kanımca ciddiyet ve samimiyet (= ihlâs) yok, ya da eksiktir.

Kur'ân, kişilerin ilgi, bilgi ve ihtiyaç düzeyine (= ve hayat seviyesine) göre hitap eder. Bir çocuk, nasıl ayakta durmayı ve yürümeyi “öğrenmeden”! koşamazsa, Kur'ân da, bazı temel işleri (= emir ve yasakları) yapmayan birine, zor, müşkül konuların (kapı) kilidini/anahtarını vermez.

“Allah, kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez.” (2/286.)

Kur'ân’ın zor, müşkül konularını herkes kaldıramaz = anlayamaz; kaldıramayınca da (hâşâ) “Kur'ân’da çelişkiler var”, demeye başlar. Bu, resmen ukalâlıktır, haddini (= sınırını, kendini) bilme(me)zlik, Kur'ân’ı hayattan koparmak, Onu salt düşünceye hapsetmektir. Doğru düşünce (= doğru mantık, doğru akıl yürütme), özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü hâlin imkânsızlığı ile ilerler. İnsanda = insanî düşüncede bu üç ilkeye göre karar veren akıl, o aklı yaratan Yaratıcı’da, (= O’nun Kitâb’ında), çelişki aramaya utanmaz/utanmıyor. İnanmayanı “anlarım”! da, inananın, çelişki anlamına gelen ‘Müşkülât-ül Kur'ân’ gibi bir meselesinin olmasını anlayamam.

...

İmanla amelin arasını ayırırsak, Kur'ân’ı Hayat Kitâb’ı olarak değil de bir teoloji  (= teorik ilâhiyat kitabı) gibi okursak, Ondan okuduklarımızı uygulamaya gayret etmez, “eşşekler gibi yüklenirsek” (= kemeselilhımâr, 62/5.), bu tür “problemlerin” yaşanması kaçınılmaz olur.

Zor meseleleri, hayat (= yaşam) çözer. Bize zor gibi görünen konular, azim ve irademiz sayesinde kolaylığa tahvil olur; yeter ki çalışalım.

“Elbette zorlukla beraber, kolaylık vardır.” (94/5.) O’na bağlılığımız, kulluğumuz (= güvenimiz = imanımız) samimî = ihlâslı olursa, O’na hiçbir şey zor, müşkül gelmez; O, bizdeki zorluğu kolaylığa tahvil eder.

Aklımızı ve gönlümüzü temizlemeden, akla ve gönle kolaylık inmez. Kur'ân’da çelişki aramak ve var demek, akıl kirliliği, akıl körlüğü ve önyargıdır. Gökte ve yerde “tefâvüt = çelişki” yaratmayan Allah, Kitâb’ına çelişki koyar mı?!. Kur'ân da tabiat kitabı gibi bir Kitâb’tır; ikisinin de kaynağı aynıdır; yeter ki bizde onları okuyabilecek kapasite olsun; kendi “eksikliğimizi = aklî çelişkimizi” Kitâb’a yamamayalım da haddimizi bilelim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET