HAYAT ve ÖLÜM

Hayat ve ölüm, El-Hayy-el Qayyûm Olan’ın bize = bizim toprak olan bedenimize (hayat) “üflemesinin” gerçekleşmesidir”!. Üfleme, iki şekilde, iki amaçla olur : Harlama/harlatma = canlandırma ve Söndürme = öldürme şeklinde. İnsanın da içinde olduğu tüm varlığa hayat, O’nun “üflemesi” ile gerçekleştiği gibi, tek tek veya toplu öldürme/ölümler (kıyamet) de O’nun (sûra) “üflemesi” ile gerçekleşecektir. Sûr’un, sûret (= beden!) anlamı yanında, sevr kökünden “boynuz” anlamı da vardır. Allah-u A'lem, hayat, bedene üfleme = nefh, bedeni canlandırma şeklinde gerçekleşirken; ölüm de bu canı = harlamayı = hayatı söndürme, sona erdirme şeklinde gerçekleşecektir, gerçekleşi(yo)r...

Mülk 2. âyette, "ölümün ve hayatın yaratılmasından" söz edilir. Ölüm de bir “yaratma” ise, bu yaratmanın, bir son değil, aksine Hayy-el Qayyûm Olan’ın üflemesi ile olduğu söylenebilir.

İnsan, “ölümsüz bir varlık” olduğunu kendi de (= şeytan da) bilmektedir. Şeytan (= insanın kötü yanı = insanın kendisi kendini = kendi nefsini), insanı ölümsüz bir melek olmakla ve ebedî yaşamakla (= “... en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel hâlidîn,” 7/20.) kandırır, kandırmıştır...

Allah-u A'lem, bu “ölümsüzlük”!, Rabbimizdeki ölümsüzlüğe benzer bir ölümsüzlüktür. Bu “ölümsüzlük”, Allah-u A'lem, iyilerde “O’nun Nefesinin” (= Nefsinin), --- ki, Rab de Kendini Nefs olarak niteler. İsâ (a.s.) : “Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben Senin Nefsinde olanı bilemem.” der (5/116.) --- rahmet,  merhamet ve iyiliği şeklinde; kötülerde ise, gazap ve azabı şeklinde tecellî ve tezahür edecektir. Buna O'nun İlmi de diyebiliriz. O, bizi öteki hayatta/âhirette tekrar bu ilmine uygun olarak = bizim buradaki hayatımıza uygun olarak yaratacak, var edecektir.

Ben, ölüm ve hayat kavramlarını birbirine zıt kavramlar (= olgular) olarak değil, dünyaya ve bize mahsus/has, geçici ve birbirini tamamlayıcı kullanımlar olarak düşünmek ve anlamak istiyorum; “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” ve “her nefis ölümü tadacaktır.” âyetlerini de bu kapsamda yorumluyorum. Ölüm, eğer tadılan bişeyse, kişi öldüğü zaman, öldüğünde diri/canlı = hayatta olmalıdır. Ölümü bir “son ve yokoluş” olarak görürsek, tüm yapıp-etmelerimiz boşa düşer. Ölüm, yeni bir dünyada dirilme, hayat bulma ve dünya değiştirme; (bu) hayat da o dünyaya hazırlanmadır.

Hayat, burada bize verilen bir emânet; ölüm de, bu emânetin iâdesidir. Ölüm sonrasındaki öteki hayat, bu yaşadığımız hayata göre şekillenecek, belirlenecek ve ebedî/sonsuz olacaktır. Kimseye zerre kadar haksızlık yapılmayacak; kimsenin şikâyet hakkı bulunmayacak; herkes, kendi yaptığını bulacak, görecektir.

Allah-u A'lem. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET