NEDEN?

Neden kelimesinin semantik ve epistemik “yapısını” biraz düşünürsek, hem ne’ye hem de niçin’e karşılık geldiğini fark ederiz.

Şöyle :

Bu ekmek neden yapılmıştır, dediğimizde, o ekmeğin hem ne’yine hem de niçin’ine (yapılış amacına = niçin yapıldığına) dair bir soru sormuş oluruz. Neden sorununa cevabımızı arpadan, buğdaydan, mısırdan vs.; niçin (= neden) sorusuna cevabımızı da insan onunla beslensin (karnını doyursun) şeklinde veririz.

İnsan neden yaratılmıştır, sorusu yine iki şekilde cevaplanabilir : 1) Topraktan yaratılmıştır. 2) Kulluk etmek için yaratılmıştır. (Amaçsız = boş = öylesine yaratılmıştır, diyenler de vardır = olabilir.)

Soruyu çook öteye, ontolojik boyuta taşıyalım. Kâinat neden yaratılmıştır? 1) Yoktan. 2) ???

Yoktan yaratılan (= başlangıcı yok olan) bişeyin, sonu da (= niçin’i = amacı = gayesi de) yok/luk (= boş) olmaz mı?!.

...

“... innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.” (2/156) âyetini nasıl okumalıyız, yaratılışı nasıl anlamalıyız? Bu âyet, “O’na aitiz, O’na döneceğiz.” şeklinde meallendirilir. Dönüş O’na ise, “geliş”! de O’ndan değil midir?!. “Yoktan = yokluktan yaratma”yı, insan zihni nasıl algılar?!. Başlangıcı “yok/luk” olanın, sonu da “yok/luk” olmaz mı?!. Böyle düşünen (= inanan) biri, yoktan geldim,  yok/luğ/a gidiyorum, diye hayatını (= varlığını = yaratılmışlığını) boşa vermez, niçin’siz = gayesiz/amaçsız bir ömür geçirmez mi?!.

İnsan, “başlangıç” (ne’den/ney’den) sorusunu cevaplayamasa! da, niçin (amaç/gaye) sorusunu cevaplamak zorunda değil midir; cevaplayamazsa ve o cevaba uygun bir hayat yaşayamazsa, asıl o zaman yokluğa (= anlamsızlığa) mahkum olmaz mı?!.

Yokluğa mahkûm olmayı kolay bişey mi sanıyoruz?!.

Bizi Allah var etti = biz Allah için varız demekle (= O’na kul olmak, O’na kulluk yapmakla), “yoktan/yokluktan geldik (= yaratıldık), yoka/yokluğa gidiyoruz” demek aynı şey midir?!.

Allah kimseye “yokluk acısını” tattırmasın!. Var olup da yok olanı (= yokluğa mahkûm olanı), kimse “adam yerine” koymaz!.

Allah da (= Rabbimiz de) onlarla konuşmayacak, onların yüzlerine bile  bakmayacak... = “... lâ yukellimuhümullahu ve lâ yenzuru ileyhim...” (3/77.)

Bu, bir “yok sayma cezası”!; bu cezaya = bu acıya nasıl katlanılır?!.

Yok sayan, yok sayılır; (ilâhî) adâlet = hakkâniyet bunu gerektirir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET