KAZÂ-KADER & İLİM-İRADE

Kader, her varlığın varoluş ölçüsü, her bir varlık için takdir edilen değer, iş ve görev. Kazâ, bu görevin ve işin vukû’ bulması, gerçekleşmesidir.

Suyun, susuzluğu giderme ve boğma; ateşin ısıtma, pişirme ve yakma; toprağın ürün (ekin-ekmek, sebze-meyve) verme özelliğinin olması, her varlığın bir şey için yaratılması takdirdir; şeylerin yaratılış amacına göre iş ve görev yapmaları kazâdır.

İnsanın, her varlığın neden ve niçin yaratıldığını bilmesi ve dünyada bulunan her varlık üzerinde hâkim (= halife) olması, ilim; bunları iyi (= yaratılış amacına uygun, dengeli ve ölçülü) veya kötü (yaratılış amacına aykırı, dengesiz ve ölçüsüz) kullanması da iradedir. Yaratılırken insana takdir edilen kader (görev) de budur; insanın kendi seçimleri de kazâyı (insanın başına gelen işleri) oluşturur.

İlim, iradeye yardım eder ama her âlim, özellikle ilmini (de) yaratılış amacına uygun, dengeli ve ölçülü kullanmayanlar (= ilmi satarak para kazanmak, ilminden dünyalık kazanç elde etmek için kullananlar) doğru irade kullanamaz, kullanamayabilir. İlim, kendisinden daha düşük bişey (= para, mevki, itibar) için kullanılırsa, o ilim o insanın doğru irade kullanmasına extra bikatkı sağlamaz. İlmini basit şeyler için “satan”!, iradesini (= özgürlüğünü) de satmıştır; o artık sattığı şeyin (paranın, onu satın alanların) kulu ve kölesidir.

Kimse, ‘benim kaderim buymuş, başıma da bu geldi = kazâ’ bahanesinin arkasına (altına) sığınmasın, saklanmasın da, ne yaptığına, nasıl yaşadığına baksın!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET