SALİH AMEL

(Amelle başlayalım; kapanışı da sâlihle yapalım.)

Amel, iş demek. İş, çeşit çeşitdir. Sa’y, geçinmek, helâl rızık elde etmek için yapılan iş. Meşguliyet, sa’y de olabilir, hobi de. Bir işle meşgul olma (= meşguliyet), oyalanmak için de olabilir “haz almak” için de. Hazzı iki anlamıyla kullanıyorum. 1) Nefsin hoşuna giden. 2) İnsanı ‘bir üst lige’! taşıyan. İkisinde de insan “kendini unutur”, vaktin nasıl geçtiğini anlayamaz ama ilki (1.), geçici bir şenlik ve anlıktır; ikincisi (2.), asırlık ve tamlıktır. İlki, zamanı öldürür; ikincisi, insanı oldurur. 

İnsanların işleri çeşit çeşittir. = “inne sa’yeküm leşettâ.” (92/4.) Herkes yaptığı işe göre ‘gelir/kazanç’ elde eder. Kimi temel = geçimlik ihtiyacını anca/k karşılar; kimi de fazla kazanır. Fazla kazanç (= afv : 2/219.) da iki şekilde kullanılır. 1) Konfor (= dünyayı cennete çevirmek, cennet yapmak) için. 2) Temizlenmek (zekât vermek) ve cenneti elde etmek için.

Dünyayı cennete çevirerek dünyada rahat, konfor içinde yaşamak için çalışanlar = iş yapanlar, âhirette “haz/zevk” (hazzın ikinci anlamı) alamayacaklardır. Dünyayı = dünyadaki çalışmayı (= işi) cennete girmek (= temizlenmek = zekât vermek) için fırsat bilenleri = “vellezîne hüm lizzekâti fâilûn.” (23/4.) de ‘fékih bir meşgûliyet” = “inne ashâb’el cennet’il yevme fî şuğulin fékihûn.” (36/55.) beklemektedir. (Şuğulin : Meşguliyet; Fékih : Haz verici, eğlenceli.)

“Onlar, eşleriyle, gölgelerde, koltuklar üzerinde; ne isterlerse emirlerinde... Rablerinden de “selâm”! var!.” (36/56-58.)

İşinden haz/zevk alamayanlar, ki bunlar, işlerinden elde ettikleri kazancı sadece geçim ve konfor için kullanırlar; (bu arada, insanları sadece geçime mahkum edenler de var; bunlar da ağır vebal altındadırlar.) ve fazla kazançlarını (= afv) kendilerini temizlemek (= zekât) için kullanmayanlar, cennette bişey elde edemezler; çünkü onların işleri salih değildir.

Yapılan işle, kimi mal, kimi fikir üretir, üretimini satar ve karşılığında “kazanç/gelir” elde eder. Elde edilen gelirin, zarûrî kullanımı dışındaki keyfî kullanım “gayr-i meşrûdur.”!. Çünkü, gelir elde edilirken kullanılan malzemeler (emek (= beden), hammadde (= doğa), zaman, sermaye, bilgi, vb.) o geliri elde edenin değildir, emânettir, ona belli bir amaç için verilmiştir; keyfî kullanılamaz!.

Gelirin = emeğin zarûrî kullanımı da, temizlik (= zekât) için kullanımı da salih amel = iş kapsamına girer.

Böyle bakarsak emekli, işi olmayan = hiçbir iş yapmayan kişi değildir.

İşi olmayan adamın canı sıkılır, kendine bir iş = uğraş (meşguliyet) arar. Kimi kahve köşelerinde oyalanır, kimi televizyon seyreder, kimi eşi ile evde kavga eder; geliri iyi olan da seyahat eder ama, yapılan işler uyumlu bir bütünlük hâline getirilemez ve ulvî bir amaca odaklanamazsa, belli bir süre sonra sıkıcı olmaya başlar ve kişiler o işlerden de “haz/zevk” alamaz hâle gelirler. 

Salih amelde böyle bişey/sıkıntı aslâ olmaz, oluşmaz. Salih ameller ulvî bir amaca/gayeye dönüktür ve küçük-büyük hepsinin arasında sıkı bir uyum vardır. Salih amelin başı da --ki o niyettir--, sonu da --ki o da hedeftir-- sulhtur, salâhtır; salih amel işleyenler, gösteriş, dünya konforu ve unvânı (şânı, şöhreti) için değil, Allah Rızası için iş yaparlar.

Kitâb, salih amel için imanı şart koşar = “émenû ve amil’us sâlihâti” der. Bir dostum, ‘iman, teori/theory/theoriya, soyut düşüncedir; herkes soyut düşünceye = teoriye/theoriyaya kolay ulaşamaz; amel ise pratiktir/practicedir, herkes yapabilir ama bu pratik/practice = iş, iyi = temiz niyet ve samimiyetle yapılırsa kişi doğru imana da (teoriye/theoryaya) ulaşır.’ der. Bence de haklıdır.

Salih amel, sâlih kişilerden ortaya çıkar. Ya Rab!, bizleri sâlihler arasına kat!. Âmin.

“vel asr; inne’l insâne lefî husr; illellezîne âmenû ve amilu’s sâlihâti ve tevâsav bil haqqi ve tevâsav bis’ sabr.” (103/Asr Sûresi, 1-3.)


Yorumlar

  1. Rabbi zülcelal samimi ihlas takva ile hayatımıza düstur edinmeyi nasib eyleye....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET