YÂ-SÎN, VEL KUR'ÂN-İL HAKÎM

Allah’ın Kitâb’ının/Hitâb’ının Kerîm (= Kur'ân-ı Kerîm), Azîm (= Kur'ân-ı Azîm), Azîz (= Kur'ân-ı Azîz) gibi Hakîm (= Kur'ân-ı Hakîm) sıfatı da var. İsim olarak da bir rivayete göre 50 küsür ismi var : Kitâb, Beyân, Beyyine, Furkan, Kelâmullah, Hablullah, ... bunlardan bir kaçı.

Ben, bu kısa notta Kur'ân’ın Hâkim sıfatı üzerinde duracağım.

Kur'ân’ı biz okuyunca, Kur'ân bize okununca (Söz, ses-nağme ve anlam olarak), üzerimizde bir hâkimiyet = tesir = etki oluşturuyorsa, O Ses bizi kendine (içine = anlamına) çekiyorsa, O Kur'ân Hakîmdir. Sadece Kur'ân’ın ses ve nağmesi ile yetiniyorsak, Ondan sadece duygusal (= geçici) olarak etkileniyoruz, sürekli etkilenmiyoruz, Kur'ân bize sürekli cazip gelmiyor, Kur'ân’ın üzerimizde kalıcı bir etkisi olmuyor demektir. Halbuki Kur'ân’ın kelime anlamı,  “cazibesinden dolayı” sürekli okunan Kitâb demektir.  Kur'ân bizde sürekli bir tesir = etki oluşmuyorsa, bizim Ona Hakîm dememiz, hatta Ona “olağanüstü bir hakimiyet” atfetmemiz, sözdedir, anlıktır, geçicidir. Böyle bir durum, bir Müslümana yakışmaz. Müslüman, Kitâb’ı ile ilişkisini sahici kurmak zorundadır. Bu Kitâb (= Kur'ân), Müslümanı sürekli etkilemediği (= tesiri ve etkisi altına almadığı) sürece -- ki bu, Onu tertil üzere okuma ile mümkündür --, Müslümanın Rabbi ile sahici bir ilişki kurması da mümkün değildir.

Bu Kitâb (= Kur'ân), bizi Rabbimize bağlayan tek Habl’dır = Hablullah’tır; Rabbimizin bize “uzattığı iptir.”!. Onu kendi duygu ve düşünce dünyamıza hakim kılamazsak, sosyal, siyasal, ekonomik hayatımıza hiç kılamayız ve Ona Hakîm dememizin de ‘bizim açımızdan’! bir anlamı olmaz/kalmaz. Onu hakim kılacak olanlar, Müslümanlardır ama ne yazık ki O, Müslümanlar üzerinde hâkim değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET