KUDRET

Kudret, insanın bir işi/eylemi/fiili yapabilme kapasitesi, gücüdür. Bu güç/kudret, fiilden önce midir, fiil ânında mı oluşur; sürekli = devamlı mıdır, geçici midir?!.

İslâm kelâmında bu mesele, üç ekole bölünmüştür. Eş’ari Ekol/Okul. Mu’tezilî Ekol/Okul ve Mâtürudî Ekol/Okul. Eş’ari Ekol/Okul, insanda herhangi bir kudret yoktur; insandaki kudret Allah tarafından o ân yaratılmaktadır = "külle yevmin Hüve fî şe’n." (55/29), insanın fiillerini o ân Allah yaratır, derken; Mu’tezilî Ekol/Okul, insan fiillerini kendindeki kudretle kendi yaratır, der; Mâtürudî Ekol/Okul ise, insanda da bir kudret vardır ama insandaki kudret ârizîdir, geçicidir, esas/asıl kudret Allah’a aittir, der. 

Ben, bu konuda Mâtürudî Ekole/Okula yakınım.

İnsan, üç gün yemek yemesin, onda bikudret kalır mı?!. Meseleye sadece kelâmî açıdan bakarsak = insanı içinde bulunduğu fizikî ve sosyal çevresi ile birlikte bir bütün olarak değerlendirmezsek, işin içinden çıkamaz, böyle fırkalara bölünürüz. 

Bu konu, İslâm kelâmında insan özgürlüğü ‘probleminin’! de en can alıcı noktasını oluşturur. Meseleye buradan/böyle ve sırf kelâmî perspektiften bakınca, Eş’ari Ekol/Okul, insanda özgürlük yoktur, der; Mu’tezilî Ekol/Okul, insan fiillerinde ‘mutlak özgürlüğü’ savunur; Mâtürudî Ekol/Okul ise, insandaki özgürlüğün mutlak değil, mukayyet olduğunu söyler...

Hâsıl-ı kelâm, insandaki kudret ve buna bağlı olarak insanın özgürlüğü vardır ama mukayyettir = sınırlıdır. Sınırsız kudret ve sınırsız özgürlük sadece Allah’a aittir ama Allah, bizim bildiğimiz anlamda “keyfe mâ yeşâ” iş yapmaz; O, evrene ve insana dair belirli kurallar (Sünnetullah ve din) koymuş,  o kurallara da Kendisi uymuştur, yaratılış kurallıdır.

O isterse, başka türlü de davranabilir, başka bir âlem ve başka bir “insan”! da yaratabilirdi, O’nu kimse sınırlayamaz.

İlahî Hikmet’te “keyfîlik = kuralsızlık” olsa/ydı!, insanın imtihanı mümkün olmaz/dı. İlahî Hikmet, Kendi İradesini Kitâb’ında bize vahiy ile bildirir ve insanın ona = İlâhî İradeye uygun davranmasını ister.

Allah insanı (ve kâinatı) bunun için yaratmış ve insana sınırlı bir kudret ihsan etmiştir; insana kudretinin = vüs’atinin üstünde bir güç/sorumluluk/yük de yüklememiştir. = “... lâ yükellifullahu nefsen illâ vüs’ahâ...” (2/286.)

İnsana aklı, iradeyi (gücü) de bunun için vermiştir; vesselâm. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET